Habîbullah "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki, "Ümmetim üç şeyi sever, fakat o üç şey onların değildir: 1- Vücûddaki canı sevmek, 2- Malı sevmek, 3- Dünyayı sevmek." Dünya, Arapça bir kelimedir. Fen ilminde (en yakın şey) demektir. Dünya küresi, güneşten, aydan, yıldızlardan dahâ yakın olduğu için, bu küreye dünya denir. Kıyâmetten önceki zaman, kıyâmetten sonraki zamandan dahâ yakın olduğu için, birincisine (Dünya hayâtı), ikincisine (Âhiret hayâtı) denir. Dünya kelimesinin din bilgisindeki ma'nâsı, (En zararlı, fenâ şey) demektir. Küfre sebeb olan şeyler, haramlar, mekrûhlar, dünya demektir. Mubâhlar, ahkâm-ı islâmiyyeye uymağa mâni olunca, dünya olurlar. Muhabbet, sevmek, hep berâber olmağı istemek, berâber olmakdan zevk, lezzet duymak demektir. İnsan sevdiğini hiç unutmaz. Muhabbetin yeri kalbdir. Kalb, yürek dediğimiz et parçasında bulunan bir kuvvetdir. Bu kuvvete gönül diyoruz. Bir şeyi öğrenmek, akıl ile olur. Akıl, dimâğ, beyin dediğimiz et parçasında bulunur. Küfrü, haramları, mekrûhları sevmek, beğenmek küfr olur. Farzları, sünnetleri, beğenmemek de küfr olur, dünya olur. Peygamberimiz buyurdu ki, (Dünyayı sevmek, bütün hatâların başlangıç noktasıdır. Dünyadan kendini sakınan kimseler, zâhid olanlardır.) Müslüman olmak için, dünya sevgisini kalbden çıkarmak lâzımdır. Dünyayı hâtırlamağı da kalbinden çıkarana (Sâlih) müslüman denir. Dünya olsun, mubâh olsun, mâsivânın, yanî Allahü teâlâdan başka herşeyi hâtırlamağı kalbinden çıkarmağa (Fenâ-fillah) denir. Buna kavuşan müslümana (Velî) denir, (Evliyâ) denir. Evliyâ, herşeyi öğrenir, bilir. Ahkâm-ı islâmiyyeye uymakta, dünya işlerinde aklını kullanır. Hesâbını yapmakta, sanatında, ticâretinde hiç hatâ yapmaz. Fakat, aklındaki düşünceler, kalbine sirâyet etmez, bulaşmaz. Dünyayı hâtırlayan kalb hastadır. Kalbin temiz olması, dünya dediğimiz şeyleri sevmekten, hâtırlamaktan kurtulması demektir. Kalb hastalığının ilâcı, islâmiyyete uymak ve Allahü teâlâyı çok zikr etmek, ya'nî ismini ve sıfatlarını hâtırlamak, kalbe yerleşdirmektir. Mürşid-i kâmilin sohbeti veya kitâblarını okumak, bu tedâvîyi kolaylaşdırır. Bu sohbete, bu kitâblara kavuşmak, dünya ve âhıret saadetlerine kavuşmağa sebebdir. Bu tedâvîye fâidesi olmıyan sohbetin ve kitâbların, taklîd, sahte, zararlı olduğu, felâkete sebeb olacağı anlaşılır. Helâl yoldan gelen ve zekâtı verilen şeyler ve isrâf edilmeyen mubâhlar dünya sayılmaz. Mal kendinin değil, sen öldükten sonra veresenindir. Sen de günahlarla berâber gidersin.