Şeytanın maskarası olmamak için

A -
A +

Dinimiz İslamiyyet, ilmi dâimâ medhetmiş, Müslümanları dâimâ ilme teşvik etmiştir. Zümer sûresi, dokuzuncu âyet-i kerîmesinde mealen, "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir" buyurulmuştur. Peygamberimiz ise "İlim Çin'de bile olsa, gidin öğrenin." "Nerede ilim varsa, orada Müslümanlık vardır." "Kadın erkek her Müslümana ilim öğrenmek farzdır!" buyurmuştur. Kadın erkek herkesin her ilmi (örneğin, fizik, kimya, astronomi...) öğrenmesi mümkün olmadığına göre, bir Müslümanın hangi ilmi ne kadar ve hangi sıraya göre öğrenmesi gerekir? sorusu akla geliyor haliyle. Dinimize göre, öncelikle öğrenilmesi farz olan ilim, iman, itikat bilgileridir. Bundan sonra, fıkıh ve ahlâk bilgilerigelir. Bir kimse zaruri iman bilgilerini bilmiyorsa, inancında eksiklik varsa, yaptığı ibadetlerin bir faydası olmaz. İbadet bilgilerinde eksiklik varsa yaptığı ibadetler boşa gider. Bunun için kadın erkek herkesin bu bilgileri kendi ihtiyacı kadar öğrenmesi farzdır. Kitap okumayan, dinini öğrenmeyen câhil sofu, şeytanın maskarası olur. Bundan sonra, meslek ve fen bilgileri gelir. Bu bilgiler herkese farz değildir. Bu bilgileri de ihtiyacı olanın ihtiyaç miktarı kadarını öğrenmesi farzdır. Örneğin bir doktorun, doktorluk bilgilerini öğrenmesi farzdır. Bilgi eksikliğinden dolayı hastasına zarar vermişse, onun ölümüne sebep olmuşsa bundan mesul olur. İlim silah gibidir. Bu kadar önemli ve kıymetli olmasına rağmen kötü maksatla kullanıldığında ise o kadar çok zararlıdır. Çünkü ilim, kibir gibi kötü huylara da insanı sürükler. İlim, çok kıymetli olduğu için, ilim sâhibi kendini üstün ve şerefli sanır. Gurura, kibire kapılır. Bazılarının bilhassa ramazan aylarında din adamı diye ortaya çıkıp, kendine ve dine ne kadar zarar verdiklerini esefle görüyoruz. İlimden gayenin, maksadın ne olduğunu bilen gerçek âlim kendini bunlardan korumasını bilir. Çünkü, hakîkî ilim, insana aczini, kusûrunu ve Rabbinin büyüklüğünü, üstünlüğünü bildirir. Yaratanına karşı korkusunu ve mahlûklara karşı mütevâzı olmasını artırır. Kul haklarına önem verir. Böyle ilmi öğretmek ve öğrenmek farzdır. Gerçek ilim, ihlâs ile ibâdet etmeğe sebep olur. Amel ve ihlâs ile olmayan ilim zararlıdır. Hadîs-i şerîfte, "Allah için olmayan ilmin sâhibi Cehennemde ateşler üzerine oturtulacaktır"buyuruldu. Dini ilimlerde ilmi istismar etmek çok daha kötüdür. Bu hal, altın kaşıkla necâset yemeğe benzetilmiştir. Dîni dünya kazancına âlet edenler, din hırsızlarıdır. Hadîs-i şerîfte, "Din bilgilerini dünyalık ele geçirmek için edinenler, Cennetin kokusunu duymayacaklardır"buyuruldu. İlim sahipleri iki türlüdür. Hadîs-i şerîfte, "Bu ümmetin âlimleri iki türlü olacaktır: Birincileri, ilimleri ile insanlara faydalı olacaktır. Onlardan bir karşılık beklemeyeceklerdir. Böyle olan insana denizdeki balıklar ve yeryüzündeki hayvanlar ve havadaki kuşlar duâ edeceklerdir. İlmi başkalarına faydalı olmayan, ilmini dünyalık ele geçirmek için kullananlara kıyâmette Cehennem ateşinden yular vurulacaktır" buyuruldu. Diğer bir hadîs-i şerîfte, "Bir insan, yâ âlimdir, yâhut ilim öğrenmekte olan talebedir. Yâhut bunları sevmektedir. Bu üçünden başkaları ahırlarda uçan sinekler gibidir." ----- Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.