Eskiden, bir mahallede, bir mahalde yalan söyleyen, yalancılığı bilinen insan sayısı üçü beşi geçmezdi. Şimdi ise iş tersine döndü, doğru sözlülüğü ile bilinen, tanınan insan sayısı üçü beşi geçmiyor. İnsanlar hiç sıkılmadan birbirlerinin gözünün içine baka baka yüzleri bile kızarmadan yalan söyleyebiliyorlar. Halbuki, dinimiz İslamiyette olduğu gibi, önceki bütün dinlerde de yalan söylemek haram idi, büyük günahtı. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Ey ümmetim ve eshâbım! Doğruluğa yapışınız! Size doğruluk gerek. Şüphesiz ki doğruluk, insanı iyiliğe sevk eder. İyilik de Cennete götürür. Kişi doğru oldukça ve dâimâ doğru insan olarak kalma yollarını araştırdıkça Cenâb-ı Hakkın nezdinde sıddîk, çok doğru, sâdık insan olarak yazılır. Yalandan sakının. Zîrâ şüphesiz ki yalan insanı harâmlara, kötülüklere sevk eder. Bunlar da Cehenneme götürür. Kişi yalancı oldukça ve yalan söyleme yollarını araştırdıkça, Cenâb-ı Hakkın nazarında çok yalancı insan olarak yazılır." İbni Mes'ûd hazretleri buyurdu ki: Münâfığın üç alâmetinden ibret alınız. Onu bu üç tavrı ile değerlendiriniz: Konuştu mu yalan konuşur. Va'dedince sözünde durmaz. Sözleştiği zaman haksızlık ve zulüm eder. Kur'ân-ı kerîmde buyuruldu ki: "İçlerinden kimi de, "Eğer Allah bize lûtfundan ihsân ederse, yemin olsun ki zekâtını vereceğiz, muhakkak sâlihlerden olacağız" diye Allaha söz vermişti. Ne zaman ki Allah kendilerine lûtfundan verince de onunla cimrilik edip, vaatlerinden döndüler. Onlar öyle dönektir işte!" Lokman Hakîm'e, "Güzel ahlâkın özü nedir?" diye sorulduğunda, "Doğru sözlü olmak, emâneti sâhibine vermek ve kendini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmektir" buyurdu. Peygamber efendimize soruldu: "Yâ Resûlallah, mü'min korkak olabilir mi?", "Evet.", "Cimri olur mu?", "Evet.", "Peki, mümin yalancı olur mu?", "Hayır, aslâ!" Huzeyfe ibni Yamânî hazretleri buyurdu ki: - Resûlullahın zamanında bir adam bir yalan söyledi mi bununla münâfık olurdu, yanî bu bir yalan onun münâfıklığına delîl sayılırdı. Hâlbuki bugün ben, sizden birinin günde on yalanını duyuyorum... Müslümanın, kendisini münâfıklık alâmetlerinden koruması gerekir. İnsan kendisini yalancılığa alıştırır, onu kendisine huy edinirse, durumu tehlikeli olur. Yalancılığın ve söylediği yalanların günâhı kendisine yüklendiği gibi, o husûsta kendisine uyanların günâhı da yine kendisine yüklenir. Abdullah ibni Mes'ud hazretleri buyurdu ki: "Sözün en doğrusu Kelâmullahtır. En şereflisi zikrullahtır. Körlüğün, basîretsizliğin en zararlısı kalb körlüğü, kalb basîretsizliğidir. Az olup fakat kifâyet eden, çok olup fakat gâfil edenlerden daha hayırlıdır. Nedâmetlerin, pişmanlıkların en fazlası kıyâmet günündeki nedâmettir. En hayırlı zenginlik gönül zenginliğidir. Azıkların en hayırlısı takvâdır. İçki günâhların davetçisidir. Kazançların en şerlisi, en kötüsü fâizle elde edilen kazançtır. Hatâların en büyüğü dilin yalanıdır." Resûl aleyhisselâm şöyle buyurur: Yalan ancak üç yerde câizdir: 1- Düşmanla yapılan harpte. Zîrâ harp bir hileden ibârettir. 2- Dargın iki mü'minin arasını bulma husûsunda. 3- Hanımını idâre etme husûsunda. Yalanın caiz olduğu bildirilen üç hususun dışında yalandan uzak durmalıdır. Şu hadis-i şerifler yalanın kötülüğünü açık şekilde ortaya koymaktadır: "Yalan, Cehennem kapılarından bir kapıdır.", "Yalandan sakının! Çünkü yalan günaha, günah da Cehenneme sürükler.", "Yalan rızkı azaltır." ------ Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29 www.mehmetoruc.com