Allahü teâlânın var ve bir olduğunu bildiren ilahi dinlerin hepsi, insanlar tarafından bozulmadan evvel, inanılacak şeyler bakımından birbirinin aynı idi. Musa aleyhisselamdan başlayarak Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama kadar gelen üç büyük din, yani Musevilik, İsevilik ve İslamiyet, hep Allahü teâlânın bir olduğunu ve Allahü teâlânın Peygamberlerinin bizim gibi bir insan olduğunu bildirmiştir. Ancak Yahudiler, İsa ve Muhammed aleyhimesselama inanmamışlardır. Hıristiyanlar, putlara tapınmaktan bir dürlü kurtulamamışlar ve İsa aleyhisselam, "Ben de, sizin gibi bir insanım. Allahın oğlu değilim" dediği halde, İsa aleyhisselamı Allahın oğlu sanmışlar, Baba (Allahü teâlâ), Oğul (İsa aleyhisselam) ve Ruh-ul-kuds ismi ile üç ayrı ilaha tapınmağa başlamışlardır. Bunun yalan ve yanlış olduğunu anlayan ve düzeltmeğe uğraşanlar arasında Honorius gibi Papalar da vardır. Bu yanlış itikadları, ancak Allahü teâlânın gönderdiği son Peygamberi, Muhammed aleyhisselam vasıtası ile düzeltilmiştir. O halde, bu üç dinin hakiki esaslarını kendisinde toplayan ve bu dinleri içerlerine sokulmuş olan hurafelerden temizleyen hakiki, doğru dinin, İslam dini olduğunu kimse inkar edemez. Müslümanlığı kabul etmiş bir İngiliz olan Fellowes diyor ki: "Hıristiyanlığın birçok yanlış akidelerini, inançlarını düzeltmeğe kalkan Martin Luther, bilmiyordu ki, kendisinden tam 900 sene evvel Hz. Muhammed İslamiyyeti neşrederek, bütün bu kusurları düzeltmiştir. Bunun için, İslamiyyeti, hurafelerden tamamen temizlenmiş nasraniyyetin mütekamil bir şekli olarak kabul etmek ve Muhammed aleyhisselamın son Peygamber olduğuna inanmak lazımdır." Son din olan İslamiyet, insanların rahat ve huzur içinde olma yollarını bildirmiştir. Öncelikle, iyi bir Müslüman, iyilik yapmak veya sadaka vermek isterse, bunu gizli olarak ve iyilik yaptığı veya sadaka verdiği insanın kalbini kırmadan, onu incitmeden, yaptığı iyiliği başına kakmadan yapar. Allahü teâlâ, bunun böyle yapılmasını Kur'an-ı kerimde birçok yerlerde emir buyurmaktadır. Müslüman harama helale dikkat eder. Peygamber efendimiz, "Allahü teâlâya yemin ederim ki, bir lokma haram yiyenin kırk gün ibadetleri kabul olmaz. Haram para ile alınan bir cilbab (gömlek) ile kılınan namaz kabul olmaz" (yani namaz borcundan kurtulursa da vadedilen sevabı alamaz) ve "Haram para ile verilen sadaka kabul olmaz. Günahı azalmaz" buyurmuştur.