Nuh aleyhisselam senelerce davet etmesine rağmen, kavminin iman etmemesi üzerine, yavaş yavaş ümidini kaybetmeye başladı. Sonunda, Allahü teâlâya şöyle münacatta bulundu: "Ya Rabbi! Ben gece-gündüz devamlı olarak, kavmimi, taat ve ibadete davet ettim. Benim davetim, ancak onların, iman ve taatten uzaklaşmalarını artırdı. Senin, iman etmeleri sebebiyle onları magfiret etmen için, her ne zaman kendilerini imana davet ettimse, davetimi duymamak için parmaklarıyla kulaklarını tıkadılar. Yüzümü dahî görmemek için, elbiselerini başlarına örttüler. Küfür ve isyanlarında ısrar edip, bana tâbi olmaktan kaçındılar, kibirlendiler. Sonra onları, aşikâre olarak imana davet ettim. Daha sonra da, hem yüksek sesle, hem de her birini ayrı ayrı çağırarak, gizliden gizliye davetime devam ettim." Nuh aleyhisselam, davetini üç şekilde yürütmüştü. Önce gizli olarak davete başladı. Bu hâl kavmine pek tesir etmedi. Bundan sonra açıktan açığa davetini sürdürdü. Bu da tesirli olmayınca, davetini her iki şekilde de devam ettirdi. Yani hem gizli, hem de aşikâre olarak insanları imana davet etti. Hz. Nuh'un, bu münacatı üzerine, Allahü teâlâ, Nuh kavmine kırk sene müddetle yağmur vermedi. Ayrıca, bu müddet içinde, hiçbir kadının çocuğu olmadı. Üstelik bu asi kavmin çocukları, malları ve davarları da helâk olmaya başladı. Nasipleri kesilip, bağ-bahçe namına ne varsa, hepsi kurudu. Şiddetli bir sıkıntıya ve geçim darlığına düştüler. Ne yapacaklarını bilemediklerinden, çok şaşırmışlardı. Sonunda Hz. Nuh'a müracaat ettiler. O da kavmine buyurdu ki: "Küfürden, şirkten tövbe edip, Rabbinizden magfiretinizi isteyiniz! Zira O, şirk ve isyandan tövbe edeni çok magfiret edicidir. Bunu yaparsanız, Allahü teâlâ, ihtiyacınız kadar yağmur yağdırır, çok mal ve evlat ile size imdat eder, size meyveli bostanlar, bağlar, bahçeler verir ve o bostanlarda nehirler akıtır. Size ne oluyor ki, Allahü teâlânın azametine, büyüklüğüne inanmıyorsunuz. İhsanlarını ümit etmiyorsunuz ve Onun azabından korkmuyorsunuz. Hâlbuki, O sizi yaratmıştır. Hem siz, Allahü teâlânın yedi kat gökleri, tabaka tabaka nasıl yarattığını, dünyada ve diğer göklerde Ay'ı nur kıldığını, Güneş'i, yeryüzünde, gecenin karanlığını giderici ışık kaynağı kıldığını görmez misiniz? Allahü teâlâ, sizin aslınız olan Âdem'i topraktan yarattı. Sonra ölümünüzle yine toprağa iade eder ve kıyamet günü tekrar diriltip yine yerden çıkarır. Allahü teâlâ yeryüzünü, sizin için yatak gibi döşenmiş kıldı. Tâ ki, onda geniş yollar açıp gidersiniz."