Tabiî ilimler ve din

A -
A +

Dünya'nın en büyük tabîî (fizik, kimya, biyoloji gibi) ilimler âlimlerinden biri olan Max Planck diyor ki: "Gerek din ve gerek tabîî ilimler, üzerimizde kendisine erişmek kâbil olmıyan çok muazzam bir kudret bulunduğunu, bu kudretin dünyayı kurduğunu ve ona hükmettiğini ortaya koymaktadır. Gerek din, gerek tabîî ilimler, bu âlemi ancak mâhiyetini hiç bir zaman anlıyamıyacağımız, insanların hiç bir zaman erişemiyecekleri bir kudretin yaratabileceğini kabûl ederler. Bu muazzam kudretin bütün azametini biz bilemiyoruz ve hiçbir zaman bilemiyeceğiz. Din, bu kudreti ve yaratıcıyı tanımak ve insanları Ona yaklaştırmak için kendine mahsus akla hitâbeden semboller kullanır. Tabîî ilimler ise, bu kudretin tanınması için ölçü ve formüllerden fâidelenir. Hâlbuki, bu iki yolu birleştirecek olursak, asıl o zaman bu yaratıcının ne büyük bir kudret sâhibi olduğu meydana çıkar. Tabîî ilimlerin bu kudretin ancak küçücük bir kısmında yaptığı araştırma, ölçme ve formüller, yaratıcının zâtını ve büyüklüğünü meydana koyar. Din ile tabîî ilimleri karşılaştıracak olursak, hiç bir yerinde bunların birbirinden aykırı bir bilgi vermediğini görürüz. Gerek din, gerek tabîî ilimler, bir muazzam yaratıcı olmadan bu dünyanın kurulamıyacağını kabûl ederler. Tabîî ilimlerin bulduğu bütün yenilikler, yaratıcının varlığı ve büyüklüğü hakkında birer vesîkadır. Din ile tabîî ilimler arasında hiçbir fark yoktur. Bazılarının sandığı gibi, tabîî ilimlerin tuttuğu yol ayrı değildir. Bugün ne yazık ki, bazı insanlar, tabîî ilimlerin artık din ile hiçbir ilgisi kalmadığını sanırlar. Hâlbuki bu, çok yanlıştır. Yukarıda îzâhına çalıştığım gibi, tabîî ilimler, bilakis dîni inanç ve düşünceleri takviye ederler. Târîhe bakılacak olursa, dünyâya gelmiş olan büyük tabîî ilim bilginlerinin dîne çok bağlı oldukları görülür. Leibniz, Newton, Kepler çok dindâr insanlardı. Araştırmalar yavaş yavaş laboratuvarlar, çalışma enstitüleri, üniversite ilim merkezleri kurulduktan sonra, din adamları ile tabîî ilimler bilginleri birbirlerinden ayrıldılar ve ayrı çalışma usûllerini tatbîke başladılar. Zamanla bunların çalışma metodları birbirinden çok ayrılmış gibi göründü ve bunlardan beklenenler birbirinden farklı sanıldı. Hâlbuki, bu iki yol, ayrı ayrı istikâmetlere doğru birbirinden ayrılan, başka başka yerlere sapan iki yol değildir. Bilakis birbirine tamamiyle paraleldir. Aynı gâyeye doğru giderler ve nasıl ki, paralel hatlar sonsuzda birbiriyle birleşecekler ise, din ile tabîî ilimler de, esas gâye sonsuzunda birbiriyle kucaklaşacaklardır."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.