Süleyman aleyhisselamın Belkıs'ın hediyelerini kabul etmemesi, onları imana davet etmesi üzerine elçiler oradan ayrılıp, Belkıs'ın yanına döndüler. Süleyman aleyhisselâm ile alâkalı haberleri olduğu gibi anlattılar. Belkıs, bu anlatılanlardan, Süleyman aleyhisselâmın peygamber olduğunu anladı. Derhal yolculuğa hazırlandı. Tahtını muhafazalı bir yere koydurdu. Ayrıca kilitleyip, oraya bekçiler tayin etti. Kendisi, kalabalık ordusu ile beraber, Süleyman aleyhisselâma gitmek üzere yola çıktı. Cinler, bu durumu Süleyman aleyhisselâma haber verdiler. Süleyman aleyhisselâm, Belkıs'ın akıllı olup olmadığını, tahtını tanıyıp tanıyamayacağını denemek istedi. Bu yüzden, Belkıs'ın, Yemen'de muhafaza altında bıraktığı tahtının getirilmesini istedi. Süleyman aleyhisselâmın, bunu, Allahü teâlânın kudretine, kendisinin peygamberliğine delâlet eden bir mucize olması için veya daha başka sebepler için istediği de bildirilmiştir. Süleyman aleyhisselâm, Belkıs'ın tahtının getirilmesine karar verince, buyurdu ki: - Ey ileri gelenler! Belkıs ve kavmi iman etmiş olarak bana gelmeden önce, Belkıs'ın tahtını hanginiz bana getirir? O sırada Süleyman aleyhisselâm Kudüs'te bulunuyordu. Belkıs'ın tahtı ise Yemen'de Sebe şehrinde idi. İki şehir arası iki aylık yoldu. Süleyman aleyhisselâm, Belkıs'ın tahtını, bizzat kendisi getirmekten âciz olduğu için başkasına emretmedi. Onun muradı, ümmetinden keramet ehli olan kimseyi meydana çıkarmaktı. Ümmeti arasında bulunan evliyanın kerameti, o peygamberin mucizesidir. Süleyman aleyhisselâm; "Belkıs'ın tahtını bana hanginiz getirir?" buyurunca, cinden bir ifrît dedi ki: - Sen makamından kalkmadan, ben onu sana getiririm. Ben Belkıs'ın tahtını getirmeye muktedirim. İfrîtin kuvvet ve kudreti fazlaydı. Ayağını, gözün gördüğü yere basardı. Fakat Süleyman aleyhisselâm buyurdu ki: - Bundan daha çabuk getirilmesini istiyorum. Bunun üzerine, huzurundaki ilim ehli olan bir zat söz alarak dedi ki: - Ben gözünü yumup açmadan önce onu sana getiririm.