Tarihselcilerin sinsi gayeleri

A -
A +

Tarihselciler, Kur'an-ı kerim ayetlerini, mahalli, coğrafik, tarihi, sosyal ve ahlaki gibi bölümlere ayırarak; her devirde geçerli olan ayetlerin sadece ahlaki ayetler olduğunu iddia ediyorlar. Böylece bir çırpıda, Kur'an-ı kerimin dörte üçünü geçersiz hale getirmek istiyorlar. Halbuki Kur'an-ı kerim bir bütündür. Bir ayetini bile kabul etmemek tamamını kabul etmemek demektir. Aslında bunlar Kur'an-ı kerimin tamamını kabul etmiyorlar, fakat şimdilik ancak bu kadarını söyleyebiliyorlar. Tarihselciler, vahye değil akla inanıyorlar; vahye ihtiyaç olmadan akıl ile herşeyin hallolacağını söylüyorlar. Mesela, Muhammed Arkoun, aklı bilimi herşeyin üzerinde tutmakta, Kur'an-ı kerimin tamamını tenkit kapsamına almaktadır. Tarihselliğin mimarlarından Fazlurrahman da, nakli delilleri yok farzedip, beşeri çözümleri ön palana çıkartmaktadır. Ona göre; "Dinden ve Kur'an-ı kerimden asıl maksat, ahlaki hayattır. Asıl hata, Kur'an'ın bir hukuk kitabı olarak görülmesidir. Kur'an ahlak ve adaleti bildirir. Bunlar da zamana göre değişir. Adaletin temini dün başka bugün başka olabilir." Halbuki, İslamda, inanç, ibadet, ahlak, muamelat ve cezalar birbiri ile iç içedir. Muamelatta, cezalarda tarihsilliği savunmak bir süre sonunda insanı ibadet ve ahlakta, sonra da inançta tarihselliğe götürür. Allahü teâlâ, değişen tarih ve coğrafyalarda yeni kitaplar göndermeyeceğini, bundan sonraki çözümlerin Kur'an-ı kerime göre yapılacağını bildirmiştir. Tarihselciler dinin hükümlerini yorumlarken illet yerine hikmeti esas almaktadırlar. Hükümlerde, hikmet açık olarak bildirilmediği ve sınırları belli olmadığı için suiistimale düşmek her zaman mümkündür. Mesela, seferilikte dört rekatli namazların iki rekat olarak kılınmasının illeti sefer, hikmeti meşakkattir. Seferilik varsa meşakkat olmasa da namazlar iki kılınır. Seferilik yoksa ne kadar meşakkat olursa olsun namaz iki rekat olarak kılınamaz. Aynı yanlış mantıkla faiz ve zekat, sadece fakirlerin durumunun düzeltilmesi şeklinde düşünülürse, fakirlerin olmadığı bir toplumda faizin yasak olmaması ve zekatın farz olmaması gerekir. Bu da Kur'an-ı kerimde geçen açık hükümlerin bir tarafa bırakılması demektir. Halbuki, zekat İslamın şartlarından mali bir ibadettir. Yine ezanı bir duyurudan ibaret görüp bunun yerine başka bir duyuru şeklini benimsemek dinin bu emri ile alay etmek hafife almak olur. Ezan, hem ibadetin bir parçasıdır, hem de bizatihi bir ibadettir. Ezan ile namaza çağırmak, ezanın pek çok hikmetinden sadece biridir. Bizim bilmediğimiz nice hikmetler vardır. Bütün ibadetler için de bu böyledir. Bazılarınızın "Bu kadar saçmalıklara, zırvalara kim inanır!" diye içinden geçebilir. Zamanımız, propaganda devridir, alt yapı, temel bilgi az olduğu için kimin sesi çok çıkıyorsa o fikir kabul görüyor. Örneğin; Kur'an-ı kerimde, Yahudileri, Hıristiyanları kötüleyen pek çok ayet olmasına ve "onları dost edinmeyin" açık emrine rağmen, tarihselciler, "Bu hüküm o zamanki Yahudiler ve Hıristiyanlar içindir, bugünküleri içine almaz dedikleri ve bunu yaydıkları için halktan çok kimse, Hıristiyanlara sempati duymaya, "Onlar da Cennete gidecek" şeklinde inanmaya başlamıştır. Aslında tarihselcilik Hıristiyan Batı kültürünün problemlerini çözmek için ortaya atılmış bir metottur. Bunu, tamamen farklı olan hiçbir benzerliği olmayan İslamiyet için uygulamak metodolojinin tabiatına aykırıdır. Çünkü, tarihsellik beşeri bir metin olan ve belli bir süre için olan İncillerin anlaşılması için ortaya atılmıştır. İlahi olan ve kıyamete kadar yürürlükte kalacak bir metin olan Kur'an-ı kerimi bu metot ile yorumlamaya kalkışmak İslamı yıkmak ile eş anlamlıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.