Son yıllarda, Türkiye'de ve diğer İslam âleminde bazı ilahiyatçılar Kur'an-ı kerimin "Tarihselliği" (Tarihte kalma, miadını doldurma) iddia edilerek Kur'an-ı kerimin yeniden yorumlanması, ahkam ile ilgili ayetler miadını doldurduğu (haşa) için nazarı dikkate alınmaması fikri savunulmaktadır. Bu husus, sadece İslam ülkelerinde değil, Batılı bazı yazar ve düşünürler tarafından da dile getirilmektedir. Görünüşte bunların birbiri ile bağlantısı yokmuş gibi görünse de, işin içine girildiğinde aralarında esaslı bir bağlantının olduğu görülür. Daha doğrusu bu hareketi başlatan yönlendiren Batılı oryantalistlerdir. Müslümanlar, "Kökten dinci" "Siyasal İslamcı" "Fundemandalist" "Ilımlı" "Muhafazakar" gibi tasniflere tabi tutularak belli bir grupta yer almaları için zorlandılar. Batı'nın istediği grupta yer alanlar el altından desteklendi. Aydın, modern müslüman isimleri ile meşhur edildiler. Mesela, M. Abduh, Reşid Rıza ve Fuzlurrahman gibi modernistler, tarihselciler Charls Adams tarafından, "İslamic modernism" diye takdim edilerek övülmektedir. Yine Muhammed Arkoun, Tarık el-Bişri, Zeki Necib Mahmud, Abdullah Laroui gibi tarihselciler de, Leonard Binder tarafından, "İslamic Liberalism" adı altında örnek akım olarak lanse edilmektedir. Böyle davranmalarının sebebi, Batı kendi değerlerini tamamen İslam âlemine adapte etmek istiyor. Gerçek İslamın da buna mani olduğunu bildikleri için, sanki Kur'an-ı kerimi anlamada, yaşamada bir problem varmış gibi göstererek; Modernlik, tarihsellik gibi projelerle bu engeli ortadan kaldırmak istiyorlar. Aslında, İslamiyette, Kur'an-ı kerimi anlamada, Hadis-i şeriflerde bir problem, sıkıntı yok. Peygamberimiz Kur'an-ı kerimi açıklamış, İslam âlimleri bunu nakletmiş, 18. asra kadar bu hükümler tatbik edilmiş, İslam âleminde bu hususta hiçbir problem yaşanmamış. Problemi çıkartan, İslam âlemine sokan kendileridir. Batı, yeni bir dünya düzeni kurmak istediği ve Müslümanlara da bu yeni düzende "sömürge" rolü verdiği için bu mesele üzerinde duruyor. Aslında dinin yeniden yorumlanması meselesi dini olmaktan ziyade siyasi bir olaydır. Müslümanların daha iyi nasıl müslüman olacakları meselesi değil, Müslümanların Batı'ya nasıl adapte edileceği meselesidir. Bugüne kadar İçtihad kapısı kapalı tutulduğu için İslamiyet bu hale geldi, suçlaması da Batı kaynaklıdır. Bunların içtihaddan anladıkları, bu kapıyı açarak İslamı istedikleri gibi yorumlamaktır. Dinsizliği ile meşhur Batı yanlısı Abdullah Cevdet'in çıkardığı dergiye, "İçtihad" adını vermesi manidardır. Bunların ictihaddan anladıkları bu tür bir ictihaddır. Bütün bu gelişmeler dinin doğru olarak anlaşılması için değil, dinin gerçek hayattan çıkartılması içindir. Dini, sosyal hayattan çekerek tamamen vicdani hale getirmektir. Kur'an-ı kerimi tarihsellik perspektifinden yorumlayarak, Kur'an'sız, Peygambersiz; şekil ve muhtevasız, uygulamasız herhangi bir talebi olmayan vicdani bir inanış şekline sokmak istiyorlar. Nitekim, Batı'nın örnek Müslüman olarak takdim ettiği Sorbonne'da profesör olan tarihselci Muhammed Arkoun'a göre, öncelikle yapılması gereken, din ile Kur'an'ın birbirinden ayrılarak kur'anın Allah kelamı olduğu inancının çürütülmesidir. Tarihselcilerin bir özelliği de zaten, Kur'an-ı kerimin Cebrail aleyhisselam kanalıyla gelen ilahi bir metin olmadığı, peygamberin kalbine doğan düşünceler olduğuna inanmalarıdır. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, tarihselcilerin amacı; imanın şartı olan, Kur'an-ı kerime iman inancını yıkmak, Kur'an-ı kerimi, istedikleri zaman, istedikleri şekilde değiştirebilecekleri beşeri bir kitap haline getirmek. ..... NOT: Bir süredir mevcudu kalmadığı için bulunamayan '365 Gün Dua' kitabının 5. baskısı yapılmıştır. Arı Sanat Yayınevi 0 212 520 41 51