Bir gün, Hazret-i Ömer, bir yerden geçerken, Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem", Hz. Ebû Bekr-i Sıddîka birşey anlattığını gördü. Yanlarına gidip dinledi. Sonra, başkaları da, gördü ise de, gelip dinlemeğe çekindiler. Ertesi gün, Hz.Ömer'i görünce, "Yâ Ömer, Resûlullah dün size bir şey anlatıyordu. Bize de söyle, öğrenelim" dediler. Çünkü, dâimâ, "Benden duyduklarınızı, din kardeşlerinize de anlatınız! Birbirinize duyurunuz!" buyururdu. Hz. Ömer "Dün Ebû Bekir, Kur'ân-ı kerîmden anlıyamadığı bir âyetin manâsını sormuş, Resûlullah, ona anlatıyordu. Bir saat dinledim, birşey anlıyamadım" dedi. Çünkü, Ebû Bekir'in yüksek derecesine göre anlatıyordu. Hz. Ömer, o kadar yüksek idi ki, Resûlullah, "Ben, Peygamberlerin sonuncusuyum. Benden sonra Peygamber gelmiyecektir. Eğer, benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer Peygamber olurdu" buyurdu. Böyle yüksek olduğu halde ve Arabîyi çok iyi bildiği halde, Kur'ân-ı kerîmin tefsîrini bile anlıyamadı. Çünkü, Resûlullah, herkese, derecesine göre anlatıyordu. Ebû Bekir'in derecesi, ondan çok daha yüksekti. Fakat, bu da, hatta Cebrâîl "aleyhisselâm" dahî, Kur'ân-ı kerîmin manâsını, esrârını, Resûlullaha sorardı. Kur'ân-ı kerîmin manâsını yalnız Muhammed "aleyhisselâm" anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Kur'ân-ı kerîmi tefsîr eden Odur. Doğru tefsîr kitabı da, Onun hadis-i şerifleridir. Din âlimlerimiz, uyumıyarak, dinlenmiyerek, istirahatlarını fedâ ederek, bu hadis-i şerifleri toplayıp, tefsîr kitaplarını yazmışlardır. Bu tefsîr kitaplarını da anlıyabilmek için, otuz sene durmadan çalışıp, yirmi ana ilmi, iyi öğrenmek lâzımdır. Bu yirmi ana ilmin kolları, seksen ilimdir. Ana ilimlerden biri, "Tefsîr" ilmidir. Bu ilimlerin ayrı ayrı âlimleri ve çok kitapları vardır. Bugün kullanılan bazı Arabî kelimeler, fıkıh ilminde başka manâya, tefsîr ilminde ise daha başka manâya gelmektedir. Hatta aynı bir kelime, Kur'ân-ı kerîmdeki yerine, aldığı edâtlara göre, başka manâlar bildirmekdedir. Bu geniş ilimleri bilmiyenlerin, bugünkü Arapçaya göre, yaptıkları Kur'ân tercümeleri, Kur'ân-ı kerîmin manâsından bambaşka birşey oluyor. Bunun için Kur'an-ı kerimin gerçek manasını, emirlerini doğru olarak anlayıp amel etmek için müctehidlerin, mezhep imamlarının bildirdiklerine uymak şarttır.