Her sene olduğu gibi, Kurban Bayramı vesilesiyle bu sene de; kurban kesmek sünnet mi vacip mi, kesilmese de bedeli fakirlere verilse olur mu olmaz mı... gibi konular gündemde. Sanki islamiyet yeni geldi, emir ve yasakları bugüne kadar bilinmiyor! Halbuki nisaba malik olana kurban kesmenin vacip olduğunu, kurban kesmeyip bunun bedeli 100 misli fazlasıyla fakirlere verilse bile kurbanın kesilmiş sayılmayacağını bırakın ilim sahibi olanı sokaktaki sıradan bir kimse bile bilir. Bu tür tartışmalar sadece kurban ile sınırlı değil tabii ki. İslamiyeti sorgulama, dinin her emrini her yasağını tartışmaya açma ve bu yolla din hakkında şüpheler meydana getirme, kafaları karıştırma faaliyetleri son yıllarda iyice hızlandı. Peki bu mide bulandırıcı faaliyetlerin sebebi ne? Sebebi şu: Batı nezdinde, İslamiyet bugün hâlâ potansiyel bir tehlike. İslamiyet gerçek, orijinal şekliyle yaşandığı müddetçe bunlar için büyük tehlike devam ediyor demektir. AB'ye girdiğimizde, inanç boşluğu içinde olan Hıristiyanların, toplu olarak Müslüman olmaları riski onların uykularını kaçırıyor. Bunun tahlilini yapan Batı, içeriden dışarıdan İslamiyeti bozma, orijinal halinden uzaklaştırma faaliyetine hız verdi. Son yıllarda gündemden düşmeyen dini tartışmalar; dinler arası diyalog ve hoşgörü, İslamda reform, erkek Müslümanlığı, Müslüman feminist kadın gibi konuların ortaya atılması İslam dinini aslından uzaklaştırma faaliyetinin birer parçasıdır. Dikkat edilirse, dinde reformu, değişimi savunan Batı'nın Türkiye ayağını temsil eden kimseler devamlı, "Din, Allah, Peygamber; dinde ne varsa herşeyi tartışalım. Tartışılmadık bir şey bırakmayalım" sloganları ile dini tartışmaları gündemde tutuyorlar. Her ortamda, "Tesettür, namaz... herşeyi tartışalım, kelam ve fıkıh kitapları tartışmayı önlediği ve standart bir inanış ve ibadet şartı getirdiği için İslam bu hale geldi" gibi sözlerle kafaları karıştırıyorlar. Her gün tartışmanın dozunu biraz daha artırıyorlar. Allahın varlığını bile tartışmaya açacak kadar işi ileriye götürüyorlar. "Beş vakit namaz nereden çıktı, üç olmaz mı, iki olmaz mı gibi bir soru olabilir. Bu tartışılabilir. Allah'ın varlığını tartışan bir geleneğe sahibiz biz. Allah'ın varlığını, birliğini, sıfatlarını tartışmışız, farklı görüşler ortaya çıkarmışız. Tatmin olmuyorsanız her şeyi tartışabilirsiniz. Dinin kendisini de, 'din gerekli mi, değil mi'yi de tartışırsınız... Bir insan, 'Peygamber'in açıklamalarını da kaale almıyorum' derse, dini çok iyi anlayamaz ama tabii gene bu onun tercihidir. Kişinin böyle bir tercih yapma hakkı vardır..." gibi sözlerle 1400 yıllık kemikleşmiş dini değerlerimizin yıkılmasının yolunu açıyorlar. Halbuki tartışacak şeyler var tartışılmayacak şeyler var. Din peşin kabule dayanır. Ya inanırsın ya da inanmazsın. Fakat kimsenin kendi inancını din haline getirmeye hakkı yoktur! Nasıl ki, fennin, teknolojinin esası tartışmaya dayalı ise, bu ilimler ancak tartışmayla gelişip olgunlaşıyorsa, din de tartışmamak, olduğu gibi kabul etmekle mükemmelliğini, orijinalliğini koruyabilir, gerçek din olarak kalabilir. Biz bugüne kadar tartışılması gerekeni tartışmadık, hep tartışılmaması gerekeni tartıştık. Çok şükür halkımız bu yersiz, hatta kasıtlı tartışmalara hiç iltifat etmiyor. Bu tartışmalara kulağını tıkadığı için hiç duymuyor bile. Çünkü, firaset sahibi halkımız maksadın üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğunu biliyor.. Halkımız şunu da iyi biliyor: Bu tartışmayı başlatanların bu tarakta bezleri yoktur. Onlar inanmadıkları için kurban kesmiyorlardı zaten. Cahillikle itham ettikleri halkımız çok iyi biliyor bunları. Bunun için onları muhatap bile almıyor. Kurban kesme oranı her yıl artmaya devam ediyor.