Dünyada her şey değişiyor. Canlılar ölüyor, cansızlar yıpranıp eskiyor, zamanla onlar da yok oluyorlar. Nitekim, dedelerimiz, eski milletler yok olmuşlar, binâlar, nice şehirler yok olmuş. Bizden sonra da başkaları meydana gelecek. Bu muazzam, çok büyük değişiklikleri yapan bir kuvvet vardır. Allah'a inanmayanlar, "Bunları tabiat yapıyor. Her şeyi tabiat kuvvetleri yaratıyor" diyorlar. Bunun böyle olmadığını kendileri de pekâlâ biliyorlar. Bir otomobilin parçaları, tabiat kuvvetleri ile mi bir araya gelmiştir? Suyun akıntısına kapılan, sağdan soldan çarpan dalgaların tesîri ile bir araya yığılan çöp kümesi gibi bir araya yığılmışlar mıdır? Otomobil tabiat kuvvetlerinin çarpmaları ile mi hareket etmektedir? Aklı başında birisi, bu sorumuza güler. Hiç böyle şey olur mu? Otomobil, akıl ile, hesâb ile, plân ile, birçok kimselerin, titizlikle çalışarak yaptıkları bir sanat eseridir. Otomobil, dikkat ederek, akıl, fikir yorarak, hem de trafik kâidelerine uyarak, şoför tarafından yürütülmektedir demez mi? Tabiattaki her varlık, otomobil ile mukayese bile edilemeyecek büyüklükte bir sanat eseridir. Bir yaprak parçası, muazzam bir fabrikadır. Bir kum tanesi, bir canlı hücre, fennin bugün biraz anlayabildiği ince sanatların birer sergisidir. Bir otomobilin tabiat kuvvetleri ile, tesâdüfen hâsıl olacağını kabûl etmeyen kimse, baştan başa bir sanat eseri olan bu âlemi tabiat yaratmış diyebilir mi? Elbette diyemez. Hesâblı, plânlı, ilimli, sonsuz kuvvetli bir yaratıcının yaptığına inanmaz mı? Tabiat yaratmıştır, tesâdüfen var olmuştur demek, saçmalığın, ahmaklığın ta kendisidir! Bugün fennin buluşları, başarıları diye öğündüklerimiz, bu tabiat sanatlarından birkaçını görebilmek ve taklîd edebilmekten ibârettir. Uçağın yapımında, kuşların; helikopterin yapımında, helikopter beceğinin örnek alınması gibi. Bir ineği düşünelim. İneğin yediği, yemyeşil ot, bembeyaz, protein ve mineraller bakımından zengin süt hâlinde gelmektedir. İneğin kimya fabrikası, bu otu süte çevirebilmektedir. İpek böceğinin durumu da bundan farklı değil. İpek böceği de, yine yemyeşil dut yaprağını yiyip, bembeyaz saf ipek imâl edebilmektedir. Bu şekilde misâlleri çoğaltarak, milyonlarca misâl bulmak mümkün. Bugün her türlü teknik gelişmeler zirvede olmasına rağmen, saf süt imâlı yapılamamaktadır, saf ipek imâl edilememektedir. Uygun kan bulunamadığı için binlerce hasta ölmektedir. Vücut fabrikasında hiç haberimiz olmadan imâl edilen kan, imâl edilememektir. Baştan başa bir sanat eseri olan bu âlemi, kâinatı tabiat yaratmış, kendiliğinden yaratılmış demek mümkün mü? Elbette mümkün değil. Tabiat yaratmıştır, tesâdüfen var olmuştur demek, câhillik, ahmaklık olur. Aklı başında olan kimselerin söyleyeceği söz değildir. Daktilo ile yazmasını bilmeyen bir kimse, bir daktilonun tuşlarına gelişigüzel, meselâ beş kerre bassa, elde edilen beş harfli kelimenin Türkçe veya başka bir dilde bir mana ifâde etmesi acaba ne derece mümkündür? Şâyet gelişigüzel tuşlara basmakla bir cümle yazmak istenilse idi, bir mana ifâde eden bir cümle yazılabilecek mi idi? Kaldı ki, bir sayfa yazı veya kitap teşkîl edilse, sayfanın ve kitabın, tesâdüfen belli bir konusu bulunacağını sanan kimseye akıllı denilebilir mi? Bütün bunlar, Cenab-ı Hakkı tanımaya, büyüklüğünü idrak etmeye vesile olacak ibretli olaylardır. Tanımanın, idrak etmenin alameti de, O'nun emir ve yasaklarına uymaktır. Yaşayışında O'nun tayin ettiği dairenin dışına çıkmamaktır... ------ Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29 www.mehmetoruc.com