İslam büyükleri iyi insan olmanın üzerinde çok durmuşlardır. İyi insan olmanın en büyük alâmeti de namazını muntazam kılmasıdır. İslam büyükleri, namaz kılmayana "iyi insan" demezlerdi. Allahü teâlâ, yarattığı mahlukların içerisinde yalnız insana kıymet verdi. Kendisini tanımayı nasib etti. Tanımak çok kıymetlidir. Peygamber efendimizi herkes görüyordu, ama tanımadılar. Tanıyanlar Eshab-ı kiram oldu. Bir hadis-i kudside, ben tanınmayı sevdim buyuruyor. Allahü teâlâ bize verdiği nimetler karşılığında bizden bir şey istiyor; kendisini tanımamızı, ona iman etmemizi. İkincisi de; ihsan ettiği nimetlere karşılık olarak teşekkür istiyor. Teşekkür de namazdır! Çünkü zekat, malın varsa, hac şartlar varsa, oruc keza öyle; ama namazda hiçbir mazeret yok. Abdülhakim Efendi hazretleri buyuruyorlar ki: Bir mü'min yüz bin hac yapsa, yüz bin altın sadaka dağıtsa, yüz bin fakir yedirse, eğer namaz kılmamışsa hiçbir kıymeti olmaz. Ayrıca Müslüman, sözüne, diline kulağına dikkat eder... Mahmud-u Gaznevî, Hindistan'ın tamamını alınca Çin ile komşu olmuş. Çin padişahı, sana bir bilmece soracağım, eğer bunu bilirsen emrindeyim demiş. Üç tane som altından insan heykeli göndermiş. Bunlardan ikisi sahte, birisi sağlam. Sağlam olanını bulacaksın demiş. Mahmud-u Gaznevî, bakmış, heykeller tıpatıp birbirinin aynısı. Ayaz ismindeki vezirini görevlendirmiş. Ayaz, ince bir tel bulmuş, heykellerden birinin kulağından sokmuş, ağzından çıkmış. Bu yaramaz, gıybet ediyor demiş. İkinciyi getirmişler. Kulağına teli sokmuş, öbür kulağından çıkmış. Bu, salak demiş. Bir kulağından giriyor, diğerinden çıkıyor bir şey kalmıyor. Diğerini almış, teli yine kulağına sokmuş. Tel doğruca kalbe gitmiş. Bu sağlamı demiş. Bu gıybet etmiyor, duyduklarını söylemiyor. Sağlamı bu diyor... Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr