Geçen hafta, Vatikan Yüksek Mahkemesi Başkanı Kardinal Francis Stafford'un imzasıyla yayımlanan bir endüljans kararnamesiyle Papa'nın Köln ziyaretine iştirak eden Katolik katılımcıların tüm günahlarının bağışlanacağı duyuruldu. Gazetelerin, Papa'nın "miting promosyonu", "görkem rüşveti" olarak verdiği haberin aslı şu: Yeni Papa, ilk yurt dışı gezisini 18-21 Ağustos tarihlerinde memleketi Almanya'ya yapacak. Papa 16'ncı Benedikt, gezisinin görkemli geçmesini istiyor. Görkem de katılımın çokluğuna bağlı. En az bir milyon insanın katılmasını istiyor. Bu kadar insanın toplanması tabii ki kolay değil. Ancak bütün günahların affedileceği(!) genel af vaadi bu kadar insanı toplayabilir. Papa bununla da yetinmiyor. İtalya'dan, özel tren, otobüs ve uçak seferleriyle Köln'e 40 bin kişiyi beraberinde götürüyor. Papa'nın bu "genel af" tuzağı her zaman yapılan bir uygulama değil. İlk kez Haçlı Seferleri döneminde başlamıştı. Kilise o dönemde Kudüs'ü Müslümanlardan geri almak için savaşa katılan Katoliklere tüm günahlarını bağışlama garantisi vermişti! O zamandan beri bu uygulama tekrarlanmamıştı. Demek ki, Haçlı Seferleri kadar önemli bir açılımla karşı karşıya ki Papa böyle bir karar aldı. Papa'nın bu kararı, Hristiyan dünyasının inanç bakımından dibe vurmuş durumda olmasının bir göstergesidir. Mensuplarını ancak böyle akıl almaz bir vaad ile toplayabiliyor. Son yıllarda, İslam ülkelerine yönelmelerinin sebebi de zaten budur. Kendi mensuplarından ümidini kesince, yıllarca cahil bırakılmış, kömünizmin pençesinde dinleri unutturulmuş Türk devletlerine ve diğer İslam ülkelerine yönelmişler ve milyon dolarlar dağıtarak zavallı insanları kendi dinlerine çekmeye çalışmışlardı. Papaların geçmişte de buna benzer uygulamaları çok görülmüştü. Mesela, Orta Çağ, Hristiyanlık dîninin en korkunç ve en karanlık bir devridir. Âdetâ papaların elinde oyuncak hâline gelmiştir. Papalar, istemediği her kişiyi dinden aforoz ediyor, istediğini affediyor, para karşılığı Cennet'ten arsa satıyordu! Hattâ o kadar ki, Engizisyon mahkemelerinde, binlerce insanı aforoz ettikten sonra işkenceyle öldürtüyorlardı. Hazret-i Îsâ'nın telkin ettiği insanlık, merhamet, şefkât, iyilik ve güzellik esasları tamâmen unutuldu. Bunun yerini taassup, kin, nefret ve düşmanlık aldı. İlmin ve fennin karşısına dikildiler. Galileo, Kopernik, Newton dünyanın döndüğünü, İslâm âlimlerinin yazdığı kitaplardan öğrenip söyleyince, bu sözleri suç sayıldı. Galileo, Papa tarafından aforoz edildi. Vatan için mücâdele eden Jandark'ı sihirbazlıkla itham ederek diri diri yaktılar. Bugün, Papalık Roma'da bir devlet şeklinde yaşatılmaktadır. Papa, Vatikan Sarayında bir hükümdar gibi hareket etmektedir. Papa'ya bu hakkın tanınması, 1870'te İtalya birliğinin kurulup Roma'nın ele geçirilmesinden sonra olmuştur. Papaların Hristiyan devletleri üzerindeki siyâsî otoriteleri kalkmakla berâber, halka tesir etmede ve kilise adına vergi toplanmasındaki tesirlerini devâm ettirmektedirler. Lüks bir hayat yaşayan Papanın ve Papalığın masrafları Hristiyan halkından toplanan zoraki "kilise vergisi" ile karşılanmaktadır. İslam cemiyetinde ruhban veya din adamları sınıfı bulunmadığı gibi, aforoz uygulaması da yoktur. İslamiyet'te günahkarların günahlarını ancak Allahü teala affeder. Yukarıda bildirilen akıl almaz istismar ancak, sonradan papaların, papazların bozduğu, kendi menfaatleri doğrultusunda ilave ve çıkarmalar yaptığı ilahi özelliğini kaybetmiş bir dinde bulunabilir.