Son yıllarda Batı'yı üçüncü büyük İslamî dalga korkusu sardı. AB ülkelerinin Türkiye'yi içlerine almada gösterdikleri direncin sebebi bu korku. Kendi bilim adamları tarafından yapılan araştırmalar sonunda hazırlanan rapora göre; birinci büyük dalga, Asr-ı saadet dediğimiz dört büyük halife zamanındaki dalga. Daha hazret-i Ömer devrinde İslamiyet; Arap Yarımadasından dışarı taşıp, Kuzey Afrika'dan Türkistan'a, Azerbaycan'dan Yemen'e kadar iki milyon kilometre karelik büyük bir alana yayılmıştı. Bu dalga, İslam âlemine sokulan fitnelerle, bozuk akımlarla durdurulmuş, uzun bir duraklamadan sonra, Osmanlılar zamanında tekrar ivme kazanmıştı. Batı'nın tespit ettiği ikinci büyük İslamî dalga işte budur. Osmanlılar, İslamın yayılmasına hız vererek Avrupa'nın içlerine, Viyana kapılarına kadar dayanmışlardı. Avrupa, tamamen İslamın kontrolüne girme tehlikesi ile karşı karşıya gelmişti. Osmanlının varlığını kendileri için büyük bir tehlike gören Batı, canhıraş bir gayretle öncelikle Osmanlı'yı Avrupa'dan atma ve sonra da tamamen yok etmeyi hedef aldı. İçeriden ve dışarıdan yaptığı yıkıcı faaliyetlerle buna mavaffak oldu. Onların hesabına göre, Osmanlı'nın yıkılmasıyla; hamiliğini yaptığı İslamiyet de yıkılacak, yok olacaktı. Fakat hesap tutmadı. 20. yüzyılda, komünizmin zulmünden, kapitalizmin acımasızlığından ve Hristiyanlığın içi boş, akla mantığa ters inancından dolayı dünyada, yeni bir inanç ve sistem arayışları baş gösterdi. Neticede insanlar İslama yönelmeye başladı. Batı, Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmayı planlarken, kendi içlerinden, Hristiyanlardan da gayri ihtiyari bir İslam merakının uyandığının farkına vardı. Batı, önüne geçemediği bu yönelişe de üçüncü büyük İslamî dalga adını verdi. Batı'nın yeni planı, projesi muhakkak gerçekleşeceğine inandığı bu dalgayı kendi kontrolüne almaktır. Kendilerinin organize ettikleri, yönlendirdikleri sözde İslamî hareketler ile bu dalgayı kontrolleri altında tutmak. Bu proje kapsamında hiçbir masraftan da kaçınmıyorlar. Bu gaye için 2005 yılında ayırdıkları bütçe 10 milyar dolar! 23 İslam ülkesinde dağıtılacak para bu. Amaç, dizayn ettikleri dini kabul ettirmek. Yani dinde reforma, İslamın Protestanlaştırılmasına razı etmek. Nihai hedef ise; fıkhı, emir ve yasağı olmayan içi boşaltılmış bir İslam!.. US News&World Report'in haberine göre, İslâm dininde reform yaşanması için dünya çapında olağanüstü gayret gösterilmektedir. Bütçesi 21 milyar doları aşan Uluslararası Kalkınma Ajansı, bütçesinin yarıdan fazlasını 'İslâm dünyasına yardım' için kullanmaktadır. Bu kuruluş, 24 ülkede İslâmî radyo ve televizyon programlarına, dini okullara, İslâmî düşünce üretim kuruluşlarına, 'ılımlı İslâm'ı teşvik eden faaliyetlere mali yardım yapmaktadır. (Güler Kömürcü, Akşam, 3.6.2005) Bu maksatla, geçen nisan ayında, Katar'ın başkenti Doha'da yapılan toplantıda, kolay kolay bir araya getirilmesi zor 200 katılımcı bir araya getirildi. Burada, İslam ülkelerinden gelen temsilcilere, Batı'nın İslamî reformlardaki kararlılığı dile getirilerek aba altından sopa gösterildi. Ancak, onlar istemese de, İslamiyet varlığını sürdürecek. Nitekim ayet-i kerimde mealen "Onlar, Allahın nurunu söndürmeye yelteniyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu tamamlayacaktır"buyuruluyor. (61/ 8) Peki bu durumda fert bazında bizim yapmamız gereken ne? Onların, reform yapıp bozmak istedikleri gerçek İslamı, klasik fıkıh ve ilmihal kitaplarından iyice öğrenmek ve yaşamak... Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29