Nu'mân bin Beşîr rivâyeti ile bildirilen hadîs-i şerifte, Resûlullah Efendimiz buyurdular ki: "Ümmetimin en merhametlisi Ebû Bekir'dir. Allahın dininde en kuvvetli olanınız Ömer'dir. Hayâda en sâdık olanınız Osman'dır. En isâbetli hüküm vereniniz Ali'dir." Allahü teâlâ bu ümmete mahsus dört büyük ni'met vermiştir ki, hiçbir ümmete, insanların evveli Âdem aleyhisselâmın zaman-ı şerîfinden bu ümmete gelinceye kadar böyle ni'met vermemiştir. Bu dört ni'metin şükrünü bu ümmetten bunun hüccetini ve hikmetini bilen bu dört kimse üzerine farz etmiştir. Birincisi, Muhammed "aleyhisselâtü vesselâm" hazretleri gibi bir Peygamber, ya'ni Resûl ni'metidir. İkincisi, İslam dîni gibi, kıymetli bir din ni'metidir. Üçüncüsü, Kur'ân-ı kadîm gibi, bir kelâm-ı kerîm ni'metidir. Dördüncüsü, kendi zât-ı pâkına mahsus muhabbeti, dostluğu, bu ümmete hediye etme ni'metidir. Allahü teâlâ Mâide sûresi 54'üncü âyetinde meâlen "Allahü teâlâ onları sever. Onlar da Allahü teâlâyı severler" buyurmuştur. Âlem halk olunalıdan beri, bizden başka kimseye, Allahü teâlâdan bu dört ni'met müyesser olmamıştır. Bu dört hil'at verilmemiştir. Bizden önce olan ümmetlerde Peygamberler çok idi. Lâkin Muhammed Efendimiz gibi yok idi. Bu ümmetlere de kitap nâzil olmuş idi. Lâkin Kur'ân-ı azîz ve mecîd-i kerîm gibi nâzil olmamıştı. Bizden önceki ümmetlere Allahü teâlâ çok ni'metler verdi. Lâkin kendi husûsî muhabbeti gibi kimseye vermedi. Bu ümmete verdi. Ondan dolayı ki, Cebrâîl ve Mikâîl'in kulluğu husûsî ni'metler ile, İsrâfîl ve Azrâîl'in kulluğu husûsî hil'atlar iledir. Bunun gibi, Ruhâniyân ve Kerûbiyân meleklerinin kulluğu husûsî ni'metler iledir. Hamele-i arş ve kürsîyi nakl eden meleklerin ve Levh-i mahfûz emînlerinin ve Kalem-i alâ rakîblerinin kulluğu husûsî hil'at iledir. Ümmet-i Muhammed'in ya'ni bize mahsus hil'at ve ni'met, onun dostluğudur. Allahü teâlâ, bu ümmete dört büyük ni'met ve hil'at ihsân buyurdu. Bu dört ni'metin şükrünü tamam ve lâyık olduğu üzere, bu ümmetten talep etti. Buyurdu ki: Eğer siz bu dört ni'metin şükrünü istenilen şekilde yerine getirirseniz, üzerinize hıfzederim. Onun üzerine dîdâr ve cemâlimi görmeyi ziyâde ederim. İbrâhîm sûresi 7'nci âyet-i kerîmesinde meâlen, "Ni'metlerime şükür ederseniz, onları arttırırım" buyurulmuştur.