Borcu olan ödeme imkanı olunca hemen borcunu ödemelidir. İstemeğe vakit bırakmadan önce, kendi eli ile, ayağına gidip vermelidir. Onu, birisini göndermeğe mecbur bırakmamalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki, "En iyiniz, borcunu iyi ödeyeninizdir". Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki, "Ödünç alan bir kimse, iyice ödemeği niyet ederse, borcunu ödemesi için, melekler ona duâ eder." Bir kimse, malı olduğu halde, borcunu ödemeği bir saat geciktirirse, zâlim ve âsî olur. Namaz kılarken de, oruç tutarken de, uykuda da, yani her an, la'net altında bulunur. Borç ödememek öyle bir günahdır ki, uykuda bile durmadan yazılır. Malı olmak, parası çok olmak demek değildir. Satılık birşeyi olup da, satmazsa, günah işlemiş olur. Değeri düşük olan para veya işe yaramıyan mal vererek öder ve bunu hak sâhibi beğenmeyerek alırsa, yine günah olur. Onu râzı etmedikçe, yani gönlünü almadıkca, günahtan kurtulamaz. Çok kimseler bunu düşünmez, ama büyük günahlardandır. Bunun için geç ödemeyi kâr bilmemelidir. Ödeme imkanı olunca hemen borcunu ödemelidir. Borcunu ödemeden nafakanın dışında başka şey almamalıdır. Maalesef zamanımızda çok kimse borcu dururken, arabasını, ev eşyasını yeniliyor. Hatta bazıları borsaya giriyor. Başına birçok işler geliyor; hem dünyası hem de ahireti mahv oluyor. Alış veriş ettiği kimse pişman olursa yapılan satışı geri çevirmek, vazgeçmek ihsandır. Birinin (vazgeçtim) demesi, ötekinin de (kabûl ettim) veya (ben de vazgeçtim) demesi ile alış veriş bozulmuş olur. Sahîh satışta, biri istediği zaman, ötekinin de yapması müstehabdır. Çünkü, Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki: "Bir kimse karşısındaki pişman olunca alış verişi fesh eder, geri alırsa, Allahü teâlâ, onun günahlarını affeder". Yapılan satışı bozmak vâcib değildir. Fakat, çok sevapdır ve ihsân etmektir. Fakirlere veresiye verip, parası olmayandan, istememeği niyet etmek ihsandır. Borclusu ölünce helâl etmek de ihsandır. Büyüklerimizden bazısının dükkânında iki defter vardı. Birisine bilinmeyen isimler yazardı ki, hepsi fakir idi. Bazı borçlar karşısında isim de yazılı değildi. Böylece kendisi ölürse, kimse fakirlerden birşey isteyemezdi. Fakat böyle tüccarlar da, en iyi sayılmazdı. En iyi olanlar, fakirler için, hiç defter tutmayanlardı. Bunlar, fakir birşey getirirse alır, getirmeyenlerden birşey istemezlerdi. İşte, din büyükleri, böyle ticaret yapardı. Şüpheli bir kuruşu kabûl eden, dinde mertlerden sayılmazdı.