Üzeyr aleyhisselâm, İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerdendir. Babasının ismi Şureyha olup, Harun aleyhisselâmın neslindendir. Küçük yaşından itibaren Tevrat'ı öğrenmişti. Zaten Tevrat'ı ezbere bilen sayılı kimselerden idi. Allahü teâlâ, ilâhî emirlerden yüz çevirip, peygamberlerin nasihat ve ikazlarına kulak tıkayan ve çeşitli azgınlık ve taşkınlıkta bulunan İsrailoğullarına, Babil hükümdarı Buhtunnasar'ı ceza olarak musallat etti. Kalabalık bir orduyla Şam ve Ürdün bölgelerini istilâ edip, insanları öldürten Buhtunnasar, Kudüs'ü de istilâ etti. Mescid-i Aksa'yı yıkıp, Kudüs şehrinin bağ ve bahçelerini harap etti. İsrailoğullarından çoğunu öldürüp, pek çok çocuk ve genci de esir alarak Babil'e götürdü. Babil'e götürülen genç esirler arasında Üzeyr aleyhisselâm da vardı. Üzeyr aleyhisselâm, Babil'de bir müddet esaret hayatı yaşadıktan sonra, elli yaşında olduğu sıralarda, bir fırsatını bulup, memleketi olan Kudüs'e gitmek üzere yola çıktı. Kudüs yakınına gelince, bir bahçede konaklayıp, merkebinden yükünü indirdi ve bir ağaca bağladı. Uzaktan Kudüs şehrini seyredip; şehrin harap, yollarının ve bahçelerinin viran olduğunu görerek üzüldü. Bu sırada karnı acıktığı için bir miktar incir ve üzüm koparıp, incirin bir kısmını yedi; üzümün de suyunu sıkıp içti. Bir ağaç altına oturup, yıkılmış evlere, bozulmuş yollara, çürümüş tenlere, yığılmış kemiklere bakıp; âlemin sonunu, yeniden dirilişi ve Allahü teâlânın kudretini düşündü. Kendi kendine, "Acaba, bu hâlden sonra Hak teâlâ bu şehri nasıl tamir ve ihya eder?" diyerek, tefekküre dalıp uyudu. Hazreti Üzeyr uykuda iken vefat etti. Bu hâlde yüz sene kaldı. Allahü teâlâ; onun bedenini, yiyecek ve içeceğini, insanların ve hayvanların gözünden gizledi. Üzeyr aleyhisselâmı ölü bırakmasından yetmiş sene kadar sonra, Fâris hükümdarlarından Nüşek adında bir hükümdar eliyle, Beyt-i Mukaddes'i (Mescid-i Aksa) ve Kudüs şehrini imar etti. Bu sırada Babil hükümdarı Buhtunnasar ölünce, İsrailoğulları esaretten kurtulup, memleketlerine döndüler...