Ülkemizin önde gelen zenginlerinden olan Rahmi Koç bir röportajında, "Zenginlik öyle bir şey ki, rahat bir şekilde ölemiyorsun bile, süründürüyorlar seni" demişti. Şimdi zenginlerin sürünmesi Çin'e kadar uzamış. ABD ve Avrupa'daki 60'ını aşmış ünlü zenginler ölüm korkusu ile Çin'e akın ediyorlarmış. Çünkü bu ülkedeki bir tıp merkezi, hastalıkları tedavi edip, ömrü uzattığını iddia ediyormuş. Bunu duyan zenginler bir seans için 40 bin dolar vermeyi göze alarak Çin'e gidiyorlar. Tabii ki bu bir seanslık bir iş değil. 'Uzun yaşam' için 30 seans gerekliymiş! Yani tedaviye gidenin 1.2 milyon doları gözden çıkarması gerekiyormuş. Netice mi, bir ümit... Başka bir ifade ile "sürünme" seasları. Ne demişler, korkunun ölüme faydası yok. Çok yaşama arzusu bir nevi ölümden kaçış. Ölümden korkmak, ölümden kaçış ahiret inancının zayıf veya olmadığını gösterir. Dünyada ne kadar çok kalırsam kârdır, düşüncesinin mahsulüdür. İmanı kuvvetli Müslüman için böyle bir korku söz konusu olmaz. Çünkü ölüme çare olmadığını bilir. Nitekim hadis-i şerifte "Allahü teâlâ, her hastalığın ilacını yaratmıştır. Yalnız ölüme çare yoktur" buyurulmuştur. Dinimizin bildirdiği kötü huylardan, kalb hastalıklarından birisi de çok yaşama arzûsudur, yanî "Tûl-i emel"dir. Çok yaşama, uzun ömür sürme arzûsu, âhireti unutup zevk ve safâ içinde yaşamaya sürükler insanı. Ancak, ibâdet yapmak için, dine hizmet için çok yaşamayı istemek, tûl-i emel olmaz. Âhireti unutup, çok yaşama hevesine kapılanlar, ibâdetleri vaktinde yapmazlar. Tövbe etmeyi terk ederler. Kalbleri katı olur. Ölümü hatırlamazlar. Vaaz ve nasîhatten ibret almazlar. Hâlbuki, ölümü unutmak bütün felâketlerin başıdır. Hadîs-i şerîflerde, "Lezzetlere son veren şeyi çok hatırlayınız.", "Gece ve gündüz ölümü hatırlayan kimse, kıyâmet günü şehîdler yanında olacaktır"buyuruldu. Çok yaşama arzûsuna kapılan bütün ömrünü, dünya malına ve makamına kavuşmak için harcar. Âhireti unutur. Yalnız dünya zevkini düşünür. Böylece, âhireti kazanma yeri olan dünya hayatını boşuna geçirmiş olur. İnsanların en kötüsü durumuna düşer. Hadîs-i şerîfte, "İnsanların en kötüsü, ömrü uzun, ameli kötü olandır" buyuruldu. Âhireti unutmadan, dünyada uzun bir ömür sürüp, faydalı amel yapmak çok kıymetlidir. Bu kimse ömrünü sonsuz âhiret hayatını kazanmada kullanmış olur. Yaratılış gâyesine uygun yaşamış olur. Hadîs-i şerîfte, "İnsanların en iyisi ömrü uzun ve ameli güzel olan kimsedir"buyuruldu. Dünya, tohum ekme yeridir. Hasat toplama yeri, âhirettir. Bunun için, burada tohum ekmeden, âhirete hazırlık yapmadan ölmek felâkettir. Âhirete hazırlık da, İslâmiyete uymakla olur. Tûl-i emel sahibi olmanın zararlarını ve ölümü hatırlamanın faydalarını öğrenmelidir. Hadîs-i şerîfte, "Ölümü çok hatırlayınız. Onu hatırlamak, insanı günâh işlemekten korur ve âhirete zararlı olan şeylerden sakınmağa sebep olur"buyuruldu. Eshâb-ı kirâmdan Bera' bin Âzib hazretleri anlatır: Bir cenâzeyi defnetmek için götürdük. Resûlullah efendimiz, kabir başına oturdu. Ağlamağa başladı. Mübârek gözyaşları toprağa damladı. Sonra, "Ey kardeşlerim! Hepiniz buna hazırlanınız" buyurdu. Hadîs-i şerîfte, "Cennete gitmek isteyen, uzun emel sahibi olmasın. Dünya işleri ile uğraşması ölümü unutturmasın. Harâm işlemekte Allahtan hayâ etsin"buyuruldu. Çok yaşamayı değil, sağlık ve âfiyet ile, Cenâb-ı Hakkın emrettiği gibi yaşamayı istemelidir.