Müslümanlar, Bat'ının teknolojisine değil, örf âdetlerine, ahlaksızlıklarına karşıdırlar. Batının ilim, fen, teknik ve her sahadaki fennî gelişmelerini almak elbette lâzımdır. Zâten İslâmiyet bunu emreder. Yabancı dil öğrenmenin lâzım olduğunu hadîs-i şerîfler haber vermektedir. Zeyd bin Sâbit "radıyallahü anh" diyor ki: "Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" bana Yahûdî dilini öğrenmeği emreyledi. Öğrendim. Yahûdîlere gönderilen mektûbların çoğunu bana yazdırırdı. Onlardan gelen mektûbları bana okuttururdu." Zeyd, böylece İbrânî ve Süryânî lügatlarını öğrendi. Büyük islâm âlimi seyyid Abdülhakîm Efendi, mükemmel Arabî, Fârisî konuştuğu hâlde, "Yabancı dil bilseydim, bütün dünyâya fâideli olurdum" derdi. Avrupa dillerini bilmediği için esef eder, çok üzülürdü. "İslâm dîninin üstünlüklerini, râhat ve huzûr kaynağı olduğunu ve medeniyyete, fende ve ahlâkta ilerlemeğe ışık tuttuğunu dünyâya bildirmek için, kısacası, İslâmiyete ve bütün insanlara hizmet için, yabancı dil öğrenmek muhakkak lâzımdır" derdi. Bütün dinleri iyi incelemiş olan, İngiliz ilim adamlarından Lord Davenport, (Hazret-i Muhammed ve Kur'ân-ı kerîm) adındaki İngilizce kitabında diyor ki: "Ahlâk üzerinde son derece titizliğidir ki, müslümanlığın az zamanda süratle yayılmasına sebeb olmuştur. Müslümanlar, muhârebede kılıca boyun eğmiş olan başka din adamlarını, dâimâ af ile karşılamışlardır. Juryo diyor ki: Müslümanların Hıristiyanlara karşı davranışı ile, Papalığın ve kralların müminlere revâ gördüğü muâmele, aslâ kıyâs edilemez. Meselâ, 1572 yılı Ağustosun yirmidördüncü günü, yani Sent Bartelemi yortu günü, dokuzuncu Şarl ve Kraliçe Katerina'nın emri ile Pâris ve civârında altmışbin protestan öldürüldü. Böyle nice işkencelerde dökülen Hıristiyan kanları, müslümânların harb meydânlarında döktükleri Hıristiyan kanlarından katkat fazladır. Bunun içindir ki, birçok aldanmış insanı, İslâmiyetin zâlim bir din olduğu zannından kurtarmak lâzımdır. Böyle yanlış sözlerin hiçbir vesîkası yoktur. Papalığın vahşet ve yamyamlık derecesine varan işkenceleri yanında, müslümanların, gayri müslimlere karşı davranışları, ağzı süt kokan bir çocuğunki kadar yumuşak olmuştur. İslâmiyet, başka dinlerin hurâfeler ve şübheler bataklığı ortasında, çiçek temizliği ile yükselmiş bir aklî ve fikrî asâletin sembolü olmuştur. Milton, "Kostantin Kiliseyi zenginleşdirince, papazlar makâm ve servet hırsını artırdı. Bunun cezâsını, parça parça olan Hıristiyanlık çekti" demiştir.