Hazreti Ali'nin, oğlu Hz. Hasan'a vasiyeti: "Ey Oğul! Kendimi, hayatımın son demlerini yaşadığımı ve gittikçe zayıflamakta olduğumu görünce bu tavsiyemi sana bildirmekte acele etmeyi uygun buldum. Zîra düşündüğüm bütün şeyleri sana söylemek için bir zaman bulamadım. Ecelimin gelmesinde, vücudumun zayıflaması gibi hafızamın da zayıflamasında, heva ve heveslerin veya dünya fitnelerinin benim nasihatimden önce kalbine hâkim olmasından, bunun neticesi olarak da huysuz bir at gibi olmandan endişe ederek sana nasihatimin bir kısmını yazıyorum. Ey Oğul! Benim vasiyetimden edineceğin şeylerin en hayırlısı Allah'tan korkup O'na sığınmak O'nun sana farz kıldığı şeyleri yerine getirmek, atalarının ve geçmiş insanların izini takib etmektir. Şimdi sen kendi nefsine nasıl güven ve itimatla bakıyorsan, senden evvel geçen ataların aynı şekilde kendilerine güveniyorlardı. Şimdi sen nasıl düşünüyorsan onlar da aynı şeyi düşünüyorlardı. Fakat neticede iyi ve doğru buldukları şeyi tuttular. Vazifelerini noksansız yapmağa çalıştılar. İşte onların neticede vardıkları şeyi ve takib ettikleri yolu devam ettirmek istiyorsan, onların başında takib ettikleri yolu aynen takib et. Tetkiklerini yaparken önce Allah'a sığın, O'ndan başarılar dile. Seni şüpheye götürecek veya kötülüğe düşürecek her şeyi terk et. Kalbinin her türlü kötülükten durulduğunu, fikirlerinin toplandığını ve tek arzunun hakikati bulmak olduğunu görünce sana söylediğim hususları düşünmeğe başla. Şayet bunlara sahib olduğuna kani değil isen karışık mevzulara girişme. Zira önünü göremeyen bir kimse gibi olursun ki, her an içinden kurtulmak pek güç olan çukurlara, uçurumlara düşersin. Böylece karanlıklar içinde, zulmetler arasında boğulup mahvolmağa mahkum olursun. Önünü görmeden yürümek ve her an uçurumlara yuvarlanmak tehlikesiyle karşı karşıya kalmak ise İslâmiyyeti öğrenmek isteyenlere yakışmaz."