"Vücudumun her zerresi dile gelse..."

A -
A +

Zamanında din ve fen bilgilerinde zirvede olan büyük İslam âlimi İmam-ı Gazali hazretleri, "Astronomi ve anatomi bilmeyen, Allahü tealanın varlığını ve kudretini anlayamaz" der. Bugün, hayatta kalmamızda önemli bir yeri olan duygu organlarımız üzerinde biraz durmak istiyorum... Etrafımızı beş duyu organımız ile tanıyoruz. His organlarımız olmasaydı, hiçbir şeyden haberimiz olmayacaktı. Kendimizi bile bilemeyecektik. Yürüyemeyecek, bir şey yapamayacak, yaşayamayacaktık. Anamız, babamız olamayacak dolayısıyla biz de var olamayacaktık. Bir canlının yaşayabilmesi için beş duyu organı şarttır. Bunlar olmasa, canlının, cansız bir cisimden, bir kaya parçasından farkı olmayacaktı. Çünkü, bu hislerimizden biri eksik olduğunda, diğerleri bunu tamamlar, yardımcı olur. Meselâ, gözleri görmeyen kimse, bastonla, dokunma organları ile bu eksikliği kısmen de olsa ihtiyacını görecek kadar giderir. Kendini tehlikelerden korur, yolunu bulur. İşitme organı ile, sesin tahlilini yapar. Uzaklığı, yakınlığı tayin eder, ne sesi olduğunu ayırt eder. Kulağı işitmeyen kimse, gözünün yardımıyla, işâretlerle merâmını anlatır. Zaten, bir his organı yok ise, diğer organlar veya bu organlardan biri normalin üzerinde faaliyet gösterme kapasitesine sahiptir. Çok daha hassastır. Dokunma duygusu hiç olmayan, yemeği ağzında çiğneyemez, diliyle dolaştıramaz, yutamaz. Çünkü, ağzında bir şey olduğunu hissetmez. Yürüyemez, çünkü yürüyebilmesi için, yere bastığını hissetmesi lâzımdır. Her canlının hayatını devam ettirebilmesi için, çiftleşmesi şartı vardır. Bu olmazsa hayat biter. İşte bu fiiliyatın olabilmesi için, beş duyu organı şarttır. Bu duygular yok ise, bir araya gelmenin, üremenin, çoğalmanın imkânı yoktur. Bu duygu organlarımız, muazzam birer cihazdır. Bu kadar gelişmiş teknolojiye rağmen, duygu organlarının tam olarak yerini alacak cihazlar geliştirilememektedir. Geliştirilenler ise, normal bir organın çok az bir fonksiyonunu yerine getirebilmektedir. Allahü teâlâ kâinattaki her şeyi en güzel ve en faydalı olarak yarattı. Meselâ, dünyamızı güneşten yüzelli milyon kilometre uzakta yarattı. Daha uzakta yaratsaydı, hiç sıcak mevsim olmaz, çok soğuktan ölürdük. Daha yakın yaratsaydı, çok sıcak olur, hiçbir canlı yaşayamazdı. Dünya belli bir güzergâh takip ederek, güneşin etrafında dönmekte, yolundan hiç sapmadan muntazam olarak dolaşmaktadır. Diğer gezegenler de, kendilerine tayin edilen yoldan, güzergâhtan hiç sapmadan boşlukta seyir etmektedirler. Bunların hepsinin kendiliğinden olduğunu, rastgele yol aldıklarını kim iddia edebilir. Birisi böyle bir iddiada bulunsa, bunun aklından şüphe edilmez mi? Teneffüs ettiğimiz havaya baktığımızda da rastgele bir karışım olmadığını görürüz. Etrafımızı saran hava hacminin % 21'i oksijendir. Oksijen hücrelerimize kadar girip, oraya gelmiş olan gıda maddelerini yakarak, bize kuvvet, enerji veriyor. Oksijenin havadaki miktarı daha çok olsaydı, hücrelerimizi de yakar, hepimiz kül olurduk. Miktarı % 21'den az olsaydı, gıdâlarımızı yakamazdı. Enerjisizlikten yine, hiçbir canlı yaşayamazdı. Bütün bunlara tesadüf denebilir mi? Diyenlere aklı başında insan gözü ile bakılabilir mi? Cenab-ı Hakka bu nimetlerin karşılığı olarak durmadan şükür etsek, yapılması gereken şükrün binde birini bile yapmış olamayız. Acizliğimizi, zavallılığımızı görüp Allahü tealanın merhametine, ihsanını sığınmaktan başka yapılacak bir şey yok. Şair ne güzel söylemiş: Vücudumun her zerresi, gelse de dile/Şükrünün binde birini yapamaz bile... ------ Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29 www.mehmetoruc.com

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.