Hazreti Abbâs ve Talha arasında bir konuşma vaki oldu. Abbâs buyurdu ki: Hâcılara suyu ben dağıttığım için dahâ fazîletliyim. Talha buyurdu ki: Beyt-i şerîfin kilidini ben tutarım. İstersem gece orada kalırım. Onun için ben dahâ fazîletliyim. Hazreti Ali buyurdu ki: Siz ne dersiniz! Ben sizden on ay önce yüzümü bu kıbleye dönmüşüm. Siz o zaman yoktunuz. Allahü teâlâ, meâl-i şerîfi "Hâcılara su vermeyi ve Mescid-i harâmı binâ etmeyi, îmân etmek ile ve Allah yolunda cihâd etmek ile bir mi tutuyorsunuz. Hâyır, böyle değildir. Allah zâlimlere (Resulüne düşmanlık edenlere, Allahü teâlâya şirk koşanlara, dalâlette kalmakta ısrâr edenlere) hidâyet vermez. Derecesi Allah indinde en çok olanlar, Allaha îmân edenler, hicret edenler ile mallarını ve nefslerini Allah yolunda vererek cihâd edenlerdir" olan âyet-i kerîmeleri gönderdi. (Tövbe sûresi 19-20) Emîr-ül mü'minîn Ali bin Ebî Tâlib ve Fâtıma ve Hasen ve Hüseyin hakkında, "Size İslamiyet'i bildirdiğim ve Cennet'i müjdelediğim için, bir karşılık beklemiyorum. Yalnız yakınım olanları seviniz!" (Şûrâ sûresi 23) buyuruldu. Katâde buyurdu ki: "Müşrikler bir cemiyette, görelim bakalım, Muhammed getirdiği sözler üzerine bir karşılık istiyecek mi, dediler." Bu sözler üzerine Allahü teâlâ bu âyet-i kerîmeyi inzâl buyurdu. Allahü teâlâ, Aliyyül mürtedâ'nın pâk dinli olmasını beyan edip, buyurdu ki: [Hicr sûresi 47-48] "Biz o ehl-i Cennet'in sadrlarından [gönüllerinden] hıkdı ve hasedi çıkarırız. Onlar birbirlerine kardeş olarak serîrleri üzere, dâimâ birbirlerine mukâbildirler. Cennet'te onlar, eziyet ve meşakkat mes etmez. Onlar Cennet'ten hiç ihrâc olunmazlar." Âlimler buyurmuşlar ki: Bu âyet-i azîme; Hazreti Ali, Hazreti Mu'âviye, Hazreti Talha, Hazreti Zübeyr ve Hazreti Âişe-i Sıddîka'nın üstünlüklerini bildirmek için nâzil olmuştur. "Dünyada kötü amel işleyenleri; îmânlı olanlar ve sâlih amel yapanlar gibi hayatta ve öldükten sonra müsâvî kılacağımızı mı zan ediyorlar. Buna ne ile hüküm ediyorlar!" (Câsiye sûresi 21) âyet-i kerîmesi ile de, Hazreti Alî'nin şânı şerefi bildirilmektedir ki, îmânı doğru idi. Bütün işleri lâyık ve beğenilmiş ve riyâsız, yakışır idi. Müşrikler ise ona derlerdi ki: "Dedikleriniz doğru çıksa bile, Allahü teâlâ bizi, dünyada olduğu gibi yine sizden üstün kılar."