Mu'âz bin Cebel buyurdu ki: Benden sonra ilmi şu dört kişiden öğrenin: Abdullah bin Mes'ud'dan, Abdullah bin Selâm'dan, çünkü Resûlullah onun hakkında, "O, Cennetlik olan on kişinin onuncusudur" buyurdu. Hz. Ömer'den ve Selmân-ı Fârisî'den öğrenin. Medîne'de birtakım Yahûdî topluluğu Resûlullaha gelerek,"Senin getirdiğin dinde recm var mıdır? diye sordular. Rusulullah da onlara, "Recm cezâsı hakkında Tevrat'ta ne yazıyor?" diye sordular. Onların, "Tevrat'ta recm cezâsı yoktur" cevabı üzerine, Abdullah bin Selâm Yahûdîlere, "Yalan söylüyorsunuz! Tevrat'ta recm âyeti vardır" dedi. Bunun üzerine Tevrat'ı getirip açtılar. Yahûdîlerden birisi elini recm âyetinin üzerine koyarak bundan önceki ve sonraki âyetleri okumaya başladı. Abdullah bin Selâm ona: "Elini kaldır!" dedi. O da elini kaldırınca recm âyeti göründü. O zaman Yahûdîler dediler ki: - Ey Muhammed! Abdullah bin Selâm doğru söyledi. Tevrat'ta hakikaten recm âyeti vardır. Bir gün Hz. Abdullah bin Selâm, Ka'b-ül Ahbâr'a şöyle bir soru sordu: "Âlimler ilmi öğrenip zihinlerine yerleştirdikten sonra, onu oradan söküp atan nedir?" Hz. Ka'b, "Tamah, hırs ve ihtiyaç peşinden koşmaktır" dedi. Birisi de Fudayl bin Iyâd'a dedi ki: - Ka'b'ın bu sözünü bana izâh eder misin? Bunun üzerine Fudayl şöyle cevap verdi: -Tamah, insanın bir şeyi araması ve mukaddes değerlerini bu uğurda fedâ etmesi demektir. Hırs ise nefsinin her şeyi istemesi, senin de onun istediklerini yerine getirmendir. Bunun için de ona buna, kötü insanlara vb. ihtiyacın olur. İhtiyacını yerine getirenler de seni burnundan yakalamış olurlar. Ya'nî seni emirleri altına alırlar, istedikleri yerlere sürüklerler, sen de onlara boyun eğersin. Onlar hasta oldukları zaman, dünya sevgisinden dolayı onların ziyâretlerine gider, tesadüf ettiğin zaman kendilerine selâm verirsin. Bu verdiğin selâmı, yaptığın ziyâreti Allah rızâsı için yapmazsın. Eğer bu kimselere ihtiyaç göstermezsen, senin için çok daha hayırlı olurdu.