Gördüğümüz, işittiğimiz her şey, meydana gelen herşey, madde ve cisim, bunların hassaları, akıllar, fikirler, düşünceler, gökler, yıldızlar, elementler ve bileşik cisimler yok idi. Hepsi, Allahü teâlânın istemesi ve yaratması ile var oldu. Onun yaratması ile yoktan var oldukları gibi, varlıkta kalabilmeleri, yok olmamaları için de, her ân, Onun istemesine ve kuvvetine muhtaçtırlar. İnsanların maddeleri birleştirmesi, sebeplerin ve şartların değişmesi ile yeni yeni cisimlerin teşekkül etmesi Allahü teâlânın fiilini, yapmasını perdeliyor, bizden örtüyor. Kuvvetinin, kudretinin meydâna çıkması için, yapması ve yaratması için, sebepleri, vâsıtaları araya koymuştur. Aklı olan, uyanık olan, kalb gözlerini, Peygamberlere "aleyhimüssalevâtü vetteslimat" uyarak, sürmelemiş, cilâlamış olan kimse, bu sebeplerin de, vâsıtaların da, Allahü teâlâ tarafından yaratıldığını ve her ân Onun kuvvetine muhtaç olduklarını, Onun ile var olup, Onun ile varlıkta kalabildiklerini, yoksa hepsinin cânsız, tesîrsiz, hareketsiz ve kuvvetsiz olduklarını ve kendileri gibi olan, başkalarına tesîr edemeyeceklerini ve kendileri gibi olan, başka şeyleri yapamayacaklarını düşünür. Bu sebebleri ve vâsıtaları yaratan ve bunlara tesîr ve kuvvet, enerji veren bir kudret sâhibinin bulunduğunu anlar. Aklı olan kimse, cânsız bir cismin hareket ettiğini görünce, bunu hareket ettiren bir kuvvetin varlığını anlar. Durmakta olan bir cismin, kendiliğinden hareket edemeyeceğini ve ancak dışardan bir kuvvetin bunu harekete getireceğini bilir. Demek ki, cânsız bir cismin, hareket etmesi, bunu harekete getiren bir fâilin, bir kuvvetin varlığını akıl sâhiplerinden gizlemiyor. Hareket eden cismin cânsız olması, bir fâilin, bir kuvvet sâhibinin mevcûd olduğunu, akıl sâhiplerine haber veriyor. Bütün sebepler, vâsıtalar da böylece, Allahü teâlânın varlığını, kudretini akıl sâhiplerine ilân ediyor, bildiriyor. Fakat, ahmaklar, cismin hareketini görünce, kendiliğinden hareket ediyor sanarak, kuvvet sâhibini, fâili göremeyip anlayamıyor. Akılları olmadığından, hareket eden cânsız cismi, kuvvet sâhibi zan ediyor. Bunu hareket ettiren kuvveti, fâili inkâr ediyor, kâfir oluyorlar. Allahü teâlânın herşeyi sebeplerle, vâsıta ile yapması, yaratması, ahmakların, akılsızların inkârına, küfrüne sebeb oluyor. Akıl ve vicdân sâhiplerine de hidâyet, kurtuluş yolunu gösteriyor. Sebepleri, vâsıtaları görerek, Allahü teâlânın varlığını, birliğini, kudretini anlamak, ancak Peygamberlerin irşâdı ile, uyandırması ile olmaktadır.