Resulullah Efendimiz, her türlü kabalıklara, cahilliklere sabrederdi. Bir gün Huneyn ganimetini halka dağıttığı sırada, Benî Temimler'den Zülhuvaysıra gelip Peygamberimizin başucuna dikildi. "Ya Muhammed! Ben, bugün yaptığın şeyi gördüm!" dedi. Peygamberimiz "Evet! Nasıl gördün?" diye sordu. Zülhuvaysıra "Senin, adalet yapmadığını gördüm! Adalet yap ya Resulallah!" dedi. Peygamberimiz "Yazıklar olsun sana! Ben, adalet yapmazsam, kim adalet yapar?! Ben, adalet yapmış olmasaydım, umduğuma eremezdim. Sen de, bana tabi olduğun için ziyan etmiş, gitmiştin!" buyurdu. Hz. Ömer "Ya Resulallah! İzin ver de, şunun boynunu vurayım?" dedi. Peygamberimiz "Hayır! Bırak onu!" buyurdu. Hz. Enes bin Malik anlatır "Resul aleyhisselam ile birlikte yürüyordum. Resulullahın üzerinde Necran kumaşından yapılma kalın yakalı bir cübbe vardı. Bir Bedevi, arkadan yetişip Resulullahın cübbesinden şiddetle çekti. Kendisine doğru öyle şiddetli çekti ki, Peygamber aleyhisselam, Bedevinin göğsüne doğru döndü. Cübbe, yırtıldı da, yakası, Resulün boynunda kaldı! Resulün boynuna baktım. Bedevinin çekişinin şiddetinden, cübbenin yakası, Resulün boynunda iz bırakmıştı. Bedevi "Ya Muhammed! Allah'ın, senin yanında bulunan malından şu iki devemin üzerine yükle! Çünkü, sen, bana ne kendi malından, ne de, babanın malından yükleyecek değilsin!" dedi. Peygamber aleyhisselam, biraz sustuktan sonra "Mal, Allah'ın malıdır. Ben de, O'nun kuluyum. Ey Arabi! Sen, bana yaptığın şeyden dolayı misliyle mukabele olunacaksın!" buyurdu. Sonra da, Peygamberimiz "Hayır! Allah'tan mağfiret dilerim! Hayır! Allah'tan mağfiret dilerim! Hayır! Allah'tan mağfiret dilerim ki, beni, çekiştirdiğinden dolayı, seninle, ödeşmedikçe, senin için bir şey yüklemeyeceğim!" buyuruyor. Arabi de, her defasında "Vallahi ben, buna razı olmam" diyordu. Resul "Niçin?" diye sordu. Arabi "Çünkü sen, kötülüğü kötülükle karşılamaz, cezalandırmazsın da ondan!" dedi. Bunun üzerine, Resul aleyhisselam, güldü. Sonra da, bir adam çağırdı. "Şu iki deveden birisine arpa, diğerine hurma yükle!" buyurdu.