İslâm elçisi Ribî bin Âmir'in, huzurunda mızrağını yere saplamasından sonra, İran ordusu komutanı Rüstem ile aralarında şu konuşma geçti: - Allahü teâlâ, dilediği kimseleri, kula kulluktan kendisine kulluğa, dünya sıkıntılarından feraha çıkaralım, bâtıl dinlerinin zulmünden kurtarıp İslâm adaletine ulaştıralım diye, bize bir Peygamber gönderdi. Kim bu dini kabul ederse, bizden olur, biz de döner gideriz. Kim de kabul etmezse, Allahın vâdettiğine kavuşuncaya kadar onunla savaşırız. - Bu mevzuu düşünmemiz için bize mühlet verir misin? - Evet, bir veya iki gün ancak mühlet veririz . - Hayır. Reislerimizle mektuplaşmamız için bu vakit az olur. - Peygamberimiz düşmanla karşılaştığımız zaman, üç günden fazla mühlet vermememizi emretti. Düşün ve adamlarına sor, bu mühlet içinde cevabını ver. - Sen onların efendisi misin? - Hayır, Müslümanlar birbirlerine kuvvet veren tek vücut gibidir. Rüstem bunun üzerine adamlarını topladı ve dedi ki: - Bu adamın sözlerinden daha kıymetli ve kabule şayan bir söz duydunuz mu? Adamları, Rüstem'in bu sözlerine şiddetli bir şekilde karşılık verdiler: - Kendi dinini bırakıp, onun söylediklerine meyletmekten Allah seni muhafaza etsin! O adamın elbiselerini görmedin mi? Böyle elbiseler giyen adamın sözlerinde ne olabilir ki? Bunun üzerine Rüstem, adamlarına dedi ki: - Yazıklar olsun size! Siz elbiselere mi bakıyorsunuz? İnsanın şahsiyeti elbiseleri ile değil, akıl, kabiliyet ve konuşması iledir. Bunlar zaten yiyecek ve elbiseye önem vermiyorlar. Onlara göre önemli olan, akıl ve kabiliyettir. Kısa bir zaman sonra, Ribî gibi elbise giyenlerden müteşekkil 34 bin kişilik İslâm ordusu, süslü elbiseler ve zinetler içerisinde bulunanların 200 bin kişilik ordusuna galip gelmiş ve İslâm orduları Medayin'e girerek, Resul-i ekremin duâsının gerçekleşmesine şahit olmuşlardı. İslâm ordusundan, çok az kimse şehit olurken, İran ordusu 120 bin kişi zayiat vermiş, geri kalanları da yaralı olarak firar etmişlerdi... > Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr