Ebû Bekir Sıddîk hazretleri halife olduğunda Yemâme vilâyetinde Müseyleme adında bir yalancı, peygamberlik davasında bulundu. Hazreti Ebû Bekir, sahâbe-i kirâmı Yemâme vilâyetine gazâya gönderdi. Büyük savaş olup, Müseyleme-i kezzâb'ı öldürdüler. Târîhte şöyle beyan olunmuştur: Müseyleme cenginden sonra; Eshâb-ı kirâmın mubârek hâtırlarına korku geldi. Kur'ân-ı kerîm hâfızları şehid olduğu için, Kur'ân-ı kerîm yeryüzünden kalkacak diye korktular. Allahü teâlâ hazretleri, Hazreti Ömer'in mubârek kalbine ilhâm etti ki, Kur'ân-ı kerimi bir araya toplayıp, bir mushaf yazılsın. Hemen kalkıp, Hazreti Ebû Bekir'in huzuruna vardı. Durumu arz etti. Hazreti Sıddîk buyurdular ki: "Ben bu işte etrâflıca düşünmeye muhtâcım. Zîrâ Habîb-i ekrem Efendimiz, toplamadılar. Cem edin diye emir de buyurmadılar... O zaman Ebû Bekir hazretlerinin de mubârek kalbine Allahü teâlâ ilhâm buyurdu ki, hayır ve rahmet, Kur'ân-ı kerimi toplayıp, bir mushaf yazmaktadır. Böylece Kur'an-ı kerim onun zamanında toplandı. Hazreti Ebû Bekir Sıddîk son hastalığında buyurdu ki: Hilâfeti kime bırakacağım konusunda, tekrar istihâre ettim. Allahü teâlâdan diledim ki, bana rızâsına uygun olanı versin. Bilirsiniz yalan söylemem. Hiçbir akıllı kimse Allahü teâlâya kavuşma vaktinde kendine iftirâ yapılmasını arzû etmez ve Müslümanları aldatmayı uygun bulmaz. Dediler ki: Ey Resûlullah'ın halifesi. Hiç kimsenin doğruluğunuzda şüphesi yoktur. Ne söyleyecek isen, söyle. Buyurdu ki: Rüyamda Resûl-i ekrem Efendimizi gördüm. İki beyaz kaftan giymiş. O kaftanların eteklerini ben tutuyordum. Ne zaman ki o iki kaftan yeşil olmaya ve parlamaya başladı. Şöyle ki; bakanların gözlerini alırdı. Hazreti Resûl-i ekrem bana selâm verip, benimle müsâfehâ ederek, şereflendirdi. Mûbârek elini benim göğsüme koydu. Bende olan ıstırâb geçti. Dedi ki: Ey Ebû Bekir! Sana kavuşma arzûmuz artmıştır. Vakti geldi ki bizden yana gelesin. Ben uyku içinde o kadar ağlamışım ki, ehlim haberdâr olmuşlar. Bana sonra haber verdiler. Ben de dedim ki; "Ben de sizi özledim, yâ Resûlallah!" Buyurdular ki: Yerine, bu ümmet için ümmetin âdil ve sâdıkı, yerde ve gökte herkesin rızâsını kazanmış, zamanının temizi olan Ömer bin Hattâb'ı geçir. Ondan sonra bana haber verdiler ve dediler ki: Fikir ve vehimden kurtuldun ve sen Sıddîksın. Gökte melekler içinde Sıddîksın. Yerde halk içinde Sıddîksın. Sonra gittiler. Ben uyandım. Yüzüm gözyaşından ıslanmış. Âile efrâdım başımın ucunda ağlaşırlardı...