Zaman, ne kurtarabilirsen kârdır zamanı

A -
A +

Eskiden aile büyüklerimizden sık sık duyduğumuz bir dua vardı. Her fırsatta, "Bu günümüzü aratma ya Rabbi!" diye Cenab-ı Hakka niyazda bulunurlardı. O zamanlar bu yakarışın önemini pek anlayamazdık. Günümüzdeki gelişmelere bakınca, her gelen günün geçmiş günleri nasıl arattığı açık bir şekilde görülünce daha iyi anlıyoruz. Bu hızlı değişimi pek çok konuda görmemiz mümkün. Ancak görsellikte daha bariz. Örneğin, sinemaların yeni yeni yaygınlaşmaya başladığı 70'li yıllarda, Müslüman aileler çocukların ahlâkları bozulmasın diye onları sinemaya göndermezlerdi. Bunun için çocuklar gizli saklı giderlerdi. Şimdi televizyonlarda zaman zaman nostalji olarak yayınlanan o eski beğenmediğimiz filmlere bakıyoruz da, hepsinde güzel bir mesaj var. Mesela, şarkıcı, aktris olmak için evden kaçan genç kızlar kötü yollara düşüyor, başına olmadık işler geliyor. Film, evden kaçmasaydım, başıma bu işler gelmezdi mesajı ile bitiyor. Şimdi ise, evden kaçmaması mesajı değil, evden kaçması mesajı veriliyor. Özellikle buna özendiriliyor. 'Üç dizim, üç cüzüm var' Beterin de beteri varmış. Bu beğenmediğimiz sinema filmleri gün geldi televizyonlar ile evlere girdi. Çocuklarını ahlâkları bozulmasın diye sinemaya göndermeyen, dedeler, nineler gelinleri ile yetişkin kızları ile oturup film seyretmeye, dizi takip etmeye başladılar. Geçenlerde otobüste tesettürlü iki yaşlı bayanın konuşmasına kulak misafiri oldum. Biri diğerine soruyor, "ne yapıyorsun, vaktini nasıl geçiriyorsun?" O da cevap veriyor: "Ne yapacağım bu yaştan sonra, 'üç dizim, üç cüzüm var' bunlarla vakit dolduruyorum." Anlıyorsunuz her gün televizyonlardan takip ettiği üç TV dizisi, bir de günlük dinî vecibe olarak Kur'an-ı kerîmden okuduğu üç cüzü varmış. İşte zamanızdaki Müslüman tipi, ondan da vazgeçemiyor diğerinden de. Aklınca ikisini birden götürmeye çalışıyor. Başlangıçta biraz zorluk çekiliyor mesela dizilerdeki açık sahneler geldiğinde başlarını sağa sola çeviriyorlar fakat daha sonra buna da alışıyorlar. Zaman bunların da ahlâk anlayışlarını değiştirdi. Mütedeyyin Müslüman aileler bu değişimi hazmetmeye çalışırken bu defa da, bilgisayar vasıtasıyla evlere sınır tanımayan internet girdi. Sinemalarda oynatılan filmlerin, TV dizilerinin seyirci tepkisine göre kendilerinin yaptıkları bir otokontrolleri var. RTÜK var. Bunun için ahlâksızlıkta belli sınırları korumak zorundalar. İnternet gelince bütün sınırlar, sansürler kalktı. En müstehcen filmden tutun da, porno filmlerin her türlüsü yani ahlâksızlığın her çeşidi evlere girdi. Erkek çocukların kız arkadaş, kız çocuklarının erkek arkadaş bulmak için sokağa çıkıp aramalarına da ihtiyaç kalmadı. Evde oturduğu yerde Chat yaparak bir değil pek çok arkadaş edinebilmektedirler. Hatta bu yolla edinilen sanal arkadaşlık daha etkili olmaktadır. Sadece bekâr gençler değil pek çok evli eşler de bu sanal hastalığa yakalanmış durumdadırlar. Neticede nice yuvalar yıkılmakta, sayısız çocuk sıcak aile yuvasından mahrum kalmaktadır. İnternet bağlantısı olmayan aileler sevinmesinler. Bu bağlantı olmadan da ahlâksız filmler eve girebiliyor. Çünkü her köşede, peynir ekmek gibi satılan CD'ler ile de bu iş pekala yapılabiliyor. Parası olmayanlar da biribirlerinden CD takası yapıyor. Şimdi gel de eskiler gibi, "Ya Rabbi, bu günlerimizi aratma!" diye dua etme! Kim bilir ileride daha neler göreceğiz, nelere şahit olacağız. Televizyonlar sinemaları arattı. İnternet de televizyonları arttı! İnşallah interneti de arar hale gelmeyiz. Karamsarlığa kapılmayalım Diyeceksiniz ki, gelişen bu teknolojinin hiç mi faydalı yönü olmadı. Tabii ki oldu. Günlük işlerimizde büyük kolaylıklar sağlandı. Aklı başında olan hiçbir insan bunu inkâr edemez. Fakat getirdikleri yanında götürdükleri çok fazla. Çünkü hüküm, ekseriyete göre verilir. İnsanlığa zararı mı fazla, yoksa faydası mı? Buna bakılır. Her yeni buluş, ona hangi zihniyet hâkim ise, onun zihniyetine hizmet eder. Velhasıl ebebeynin, özellikle de çocukların işi çok zor. Fakat zor şartlarda yapılan ibadetin ecri, sevabı da bu oranda çok olur. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, ümitsizliğe kapılmadan, elimizden geldiği kadar kendimizi ve çocuklarımızı bu tehlikelerden korumaya çalışmamız lazım. Artık bu saatten sonra yapılacak bir şey yok, kararmsarlığına kapılıp, ipin ucunu tamamen bırakmamalıyız. Bu zamanda, bunların kötülüğünü bilmek, kabullenmek, elinden geldiği kadar zararından korunmak veya en aza indirmek için mücadeleye devam etmek de bir nimet. Zamanımız, ne kurtarabilirsek kârdır zamanıdır. İslam büyüklerinin dediği gibi, bir şeyin hepsi ele geçmezse, tamamını da elden kaçırmamalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.