Zul­me­den ce­za­sız kal­maz!

A -
A +

Zu­lüm, baş­ka­sı­nın ma­lı­na, mül­kü­ne te­câ­vüz­dür. Baş­ka­sı­nın ma­lı­nı hak­sız ola­rak zor­la elin­den al­mak, ezi­yet et­mek, iş­ken­ce et­mek hep zu­lüm­dür. Al­la­hü teâ­lâ bir­çok gü­na­hı af­fe­de­bi­lir ve­ya ce­zâ­sı­nı âhi­re­te bı­ra­ka­bi­lir. Fa­kat, zu­lüm gü­na­hı­nı af­fet­mez, ce­zâ­sı­nı mut­la­ka dün­ya­da iken ve­rir. Ay­rı­ca âhi­ret­te de ce­zâ­sı­nı çek­ti­rir. Bu­nun ya­şan­mış yüz­ler­ce, bin­ler­ce ör­nek­le­ri var­dır: Çok es­ki­den İran'da Fe­ri­dun adın­da zâ­lim bir hü­küm­dar var­dı. İdâ­re­si­ni zu­lüm ve bas­kı ile yü­rü­tür­dü. Bir gün gör­dü­ğü bir ka­dı­na göz ko­ya­rak, bu­nu sa­ra­yı­na ge­tir­me­le­ri için adam­la­rı­na em­re­der. Adam­la­rı bu­na der­ler ki: ZA­LİM FE­Rİ­DUN'UN SİN­Sİ PLA­NI! - Efen­di­miz, o göz koy­du­ğu­nuz, bir ma­ran­go­zun ka­rı­sı­dır. Ken­di­si ve ko­ca­sı çok din­dar olup, mu­hit­te ol­duk­ça se­vi­len kim­se­ler­dir. Düş­man­la­rı­nız, si­zin bu ar­zu­nu­zu du­yup, aley­hi­ni­ze işi bü­yü­tür­ler. Bu­na ma­ni ol­mak için, ma­ran­go­za bu ge­ce sa­ba­ha ka­dar ya­pa­ma­ya­ca­ğı bir iş tek­lif edi­niz. Son­ra da em­ri­ni­zi ye­ri­ne ge­tir­me­di ba­hâ­ne­siy­le, ken­di­si­ni idam eder­si­niz. O za­man göz koy­du­ğu­nuz ka­rı­sı dul ka­lır, ken­di­li­ğin­den si­ze ge­lir. Böy­le­ce aley­hi­niz­de hiç­bir de­di­ko­du­ya se­be­bi­yet ve­ril­me­miş olur. Zâ­lim Fe­ri­dun, adam­la­rı­nın ver­dik­le­ri bu ak­lı pek be­ğe­ne­rek, ma­ran­go­zu ça­ğır­tıp şöy­le der: "Bu ge­ce sa­ba­ha ka­dar, öd ağa­cın­dan ol­mak şar­tıy­la, on ta­ne süs­lü san­dık ya­pa­cak ve şa­fak vak­ti gön­de­re­ce­ğim adam­la­rı­ma tes­lim ede­cek­sin. Şa­yet adam­la­rım gel­di­ği an­da, bun­la­rı ek­sik­siz tes­lim et­mez­sen, se­ni sa­ra­yı­mın zin­da­nın­da as­tı­ra­ca­ğım, ha­be­rin ol­sun!.." Ma­ran­goz der ki: - Hü­küm­da­rım! Bu­na im­kân yok, ver­di­ği­niz müh­le­ti bir­kaç haf­ta uzat­ma­nı­zı is­ti­yo­rum. Zâ­lim Fe­ri­dun ıs­rar eder: - Şa­fak vak­ti gön­de­re­ce­ğim adam­la­rı­ma, ya on san­dı­ğı, ya­hut da bu­na mu­ka­bil ken­di ka­fa­nı tes­lim ede­cek­sin!.. Ma­ran­goz he­ye­can ve te­lâş için­de evi­ne ge­lip, göz­ya­şı dö­küp ağ­la­ma­ya baş­lar. Ağ­la­ma­sı­nın se­be­bi­ni ıs­rar­lı ola­rak ha­nı­mı­nın sor­ma­sı üze­ri­ne de, zâ­lim hü­küm­da­rın tek­li­fi­ni an­la­tıp, göz­yaş­la­rı için­de he­lâl­lik di­le­me­ye baş­lar. Ka­dın, ko­ca­sı­na, "Dur ba­ka­lım, ace­le et­me" der ve ilâ­ve eder: - Sen, hiç kim­se­ye zul­met­tin mi? - Ha­yır, ben hiç kim­se­ye ne zul­met­tim, ne de bi­ri­nin nâ­mus ve ır­zı­na yan bak­tım. İşim­de ve evim­de, ken­di hâ­lim­de ya­şa­yıp du­ru­yo­rum iş­te. - Öy­ley­se, bo­şu­na te­lâş et­me! Zul­met­me­diy­sen zu­lüm gör­mez­sin. Sa­ba­hı bek­le­me­ye baş­lar­lar. Fa­kat adam­da ümit iyi­ce kay­bol­du­ğu için, "Şu­nun şu­ra­sın­da ne kal­dı ki, ne­re­dey­se Fe­ri­dun'un adam­la­rı ge­le­cek..." di­ye ha­yıf­la­nıp du­rur. Ka­dın ise, "Hiç te­lâş et­me! Zul­met­me­diy­sen zul­me uğ­ra­maz­sın. Fe­ri­dun'un bir he­sa­bı var­sa, Ce­nab-ı Hak­kın da bir he­sa­bı var" der. Bu sı­ra­da, ka­pı güm güm vu­rul­ma­ya baş­lar. He­ye­can­dan el­le­ri, ayak­la­rı tit­re­yen ma­ran­goz, "Ey­vah, iş­te gel­di­ler. So­num gel­di" di­ye­rek ecel ter­le­ri dök­me­ye baş­lar. Ka­pı­nın açıl­ma­sı üze­ri­ne hız­la içe­ri gi­ren hü­küm­da­rın adam­la­rı der­ler ki: "Ça­buk ma­ran­goz­ha­ne­ye. Ta­but la­zım!" AL­LA­HIN DA BİR HE­SA­BI VAR! Hü­küm­da­rın adam­la­rı, bu hü­zün­lü man­za­ra­dan bir şey an­la­maz­lar. Ken­di­si­ne der­ler ki: "Bu ge­ce ya­rı­sı, hü­küm­dar Fe­ri­dun öl­dü­rül­dü. Onun ce­nâ­ze­si için bir ta­but yap­ma­nı, ye­ni hü­küm­dar em­ret­ti." Ka­dın ko­ca­sı­na, "Sa­na, 'Fe­ri­dun'un bir he­sa­bı var­sa, Al­la­hın da bir he­sa­bı var!' de­me­miş miy­dim?" der. Ta­rih bo­yun­ca, hiç­bir zu­lüm de­vam­lı ol­ma­mış. Za­man za­man din­siz dik­ta­tör­ler, el­le­ri­ni ka­na bu­la­yıp, mem­le­ket­le­re ha­kim ol­muş, zu­lüm, fe­sad ile in­san­la­rı in­le­te­rek dün­ya­yı kor­kut­muş ise­ler de, ça­buk yı­kıl­mış­lar ve ta­rih bo­yun­ca, la­net­le anıl­mış­lar­dır. Örüm­cek yu­va­sı gi­bi ça­buk ku­ru­lan tu­zak­la­rı, sa­bah rüz­gâ­rı gi­bi fe­rah­la­tı­cı, ha­fif bir kuv­vet­le uç­muş, in­san­lı­ğa ya­rar bir şey bı­rak­ma­mış­lar­dır. Za­lim­ler, ne ka­dar güç­lü ve kuv­vet­li gö­rün­müş ise­ler de bu uzun sür­me­miş, yı­kı­lıp yok ol­muş­lar­dır. Çün­kü "zu­lüm pa­yi­dar ol­maz."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.