Zulmün bu derecesi!..

A -
A +

Zalim Firavun, Müslüman olduğunu öğrendiği Mâşitâ Hatun'a işkence etmeye başladı. Önce tırnaklarını çektirdi. Kamçılarla vücudundan kan çıkıncaya kadar kırbaçla vurdurdu. Bunlara rağmen o, dininden dönmüyor; "Ben ancak bir olan Allaha inanıyorum!" diyordu. Mâşitâ'nın, beş yaşında bir kızı ile üç aylık bir oğlu vardı. Firavun, çocukları getirtip, beş yaşındaki kızını, Mâşitâ'nın karşısına koydu ve "Ey Mâşitâ! Beni tanrı olarak kabul edersen, seni serbest bırakacağım. Aksi hâlde çocuğundan olacaksın!" dedi. Mâşitâ ise, bir çocuğunun, bir de Firavun'un hâline baktı. Firavun çok merhametsiz idi. Buna rağmen şöyle demekten kendini alamadı: "Ben, ancak; bir olan Allaha inanıyor, Onu kendime ilâh olarak kabul ediyorum. Zaten Ondan başka ilâh da yoktur!" Firavun'un hiddeti gittikçe artıyor, ne yapacağını bilemiyordu. Eline geçirdiği bir bıçakla, o masum yavruyu, annesi Mâşitâ Hatunun önünde gırtlağından kesiverdi. Kızcağızın feryadı, yankılanarak etrafa yayılırken, Mâşitâ Hatun da, imanının kuvvetinden gelen bir vakarla, büyük bir sabır örneği sergiliyor; diğer taraftan da annelik şefkatiyle gözlerinden kanlı yaşlar akıtıyordu. Firavun öfkeyle, kızcağızın kanını, annesinin ağzına, yüzüne sürdü. Bir taraftan da hiddetle bağırıyordu: "Söyle! Benden başka tanrı var mıdır?" Mâşitâ'nın dudaklarından ise, yine aynı sözler dökülüyordu: "Allah birdir. Ondan başka ilâh yoktur..." Firavun, bu sefer, kundakta bulunan üç aylık yavruyu getirmelerini emretti. Getirdiler. Annesine yaklaştırdıklarında, uzun zamandır süt emmeyen çocuk, meme aramaya başladı. Mâşitâ Hatun, önceki yavrusunun hunharca öldürülmesini düşündü. İkinci ciğerparesinin de aynı şekilde, gözü önünde katledilmesine bir anne olarak dayanamayacaktı. Kararını verdi. Görünüşte, Firavun'un emrettiği sözü söyleyecek, fakat kalbinden yine Allahü teâlâya olan imanını gizleyecekti. Tam o sırada, yavrucağını, kızmış fırının içine atıverdiler. O anda, herkesi titreten, kalbleri ürperten, çoğunun dilinin tutulmasına sebep olan bir haykırış duyuldu. Evet, o üç aylık bebek, Allahü teâlânın kudretiyle dile gelerek; atıldığı o kızgın fırında, ateşler arasından, bağrı yanık anasına şöyle sesleniyordu: "Hayır anne, hayır! Sakın dininden dönme! Sabreyle! Hiç şüphe yok ki, ben, Allahü teâlâya vasıl oldum ve Onun rızasına kavuştum. Cennet ile senin aranda bir adımdan fazla mesafenin olmadığını görüyorum."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.