Yaşlı kadın meyve bahçesindeki vişne ağaçlarının beyaz çiçeklerine bakarak söylendi; "yine vişneler çiçek açtı! yine..." Sevineceğine hayıflanıyordu... Kırk yedi yıllık hayat arkadaşı Aslan Beyi kaybettiği gün vişne ağaçları çiçek açmıştı... O günden bugüne yüreğinde acı ve isyan birlikte uyuyordu... Konağın kireçle boyalı duvarlarına ve kemerli avluda mermer şadırvandan akan suyun sesini dinledi... Vişne mermeri ile döşeli salonun taş duvarında asılı çerçevedeki siyah beyaz resme gözlerini dikti ve bir damla yaş yanaklarından akıp gitti... "Sessizce ağla, sessizce gül, gülüm" dediğini hatırladı... Atlar süvarisiz huysuzlanıyordu... "Her yolculuğa kalabalık çıkılır ama bir tek ölüm hariç..." sözlerini kadın duyar gibiydi... *** Bir çığlık ile eski yıllardan kopup gelen yaşlı kadın arkasına bakınca onbeş yaşındaki torununu gördü... Ellerinden tuttu... Gözlerine baktı, yıllar öncesini hatırladı. Bir gün, topladığı vişnelerle yüzü, gözü kana bulanmış gibi konağın avlusuna gelmişti. O halini gören anne çok kızmıştı. Yalanın ilk harfleri ağzından dökülecekken Aslan Bey küçük torununu yanına çağırıp demişti ki; bana öyle bir yalan söyle ki, ben ölünceye kadar ortaya çıkmasın! Çocuk bile yeryüzünde böyle bir yalan olmadığını biliyordu. Ya büyükler... Ya şimdi? Artık yalan bir bardak su içer gibi söyleniyor... Hiç utanılmadan, sıkılmadan...