‘Sefiller' diyarı

A -
A +

Milyonlarca insan Paris'te, yer altındaki metrolarda evden işe, işten eve gidip gelmekte ve bir hayatı tüketmekte... Yukarıdakilerden habersizce günlük hayatı yaşayanların tek avantajı saatlerce trafik çilesi çekmiyor olmaları... Yer altı dev bir örümcek ağı gibi... Bizde ise hâlâ otobüs, minibüslerle insan taşınıyor... Eğer biz bu dertten kurtulabilirsek Avrupa Birliği'ne girmesek de olur... Paris'te yer altında başlayan ve biten gün insanları mutlu etmiyor. Varoşlarda yaşayanlar için Paris'in tarifi; ayakta durmaya çalışmaktan ibaret... Yukarıdaki sarayların, müzelerin onlar için bir anlamı yok! Bu yüzden büyük bir öfke biriktirmişler, en büyük sermayeleri dertleri... En ufak bir olayda o sessiz çoğunluk ayaklanıyor ve kentin altını üstüne getiriyor... Büyük bir ekonomik krizin eşiğinde bekleyen Fransa aslında olası bir güvenlik problemiyle karşı karşıya... Metro tünelleri evsizlerle dolu... Paris gizli dilencilerden geçilmiyor... Ünlü Fransız romancı Victor Hugo'nun Sefiller'de anlattığı hikâye âdeta bugün Paris'te sahneleniyor... * Victor Hugo'nun Bastille bölgesindeki müze olan evini ziyaret ettiğimde Sefiller'de anlattığı hikâyeyi bir daha hatırladım... On dört yılda yazdığı romanda bir suçlunun yaşam öyküsünü anlatır Hugo. Ekmek çalan ve bu yüzden kürek cezasına çarptırılan Voljean kaçmaya kalkınca 19 yıl ceza çeker. Hapisten çıkar ama yapayalnız kalır. Sadece bir piskopos ona yardım eder ve evine alır. Voljean evdeki şamdanları çalar ve yakalanır. Piskopos şikayetçi olmaz ve iki şamdan daha hediye eder. Bu olay hayatının dönüm noktası olur... Artık Paris'te öyle iki şamdan daha hediye edecek bir piskopos yok... Çünkü, Hugo bile 1885 yılında ölüm döşeğinde iken; "Allah'a inanıyorum, ahirete inanıyorum; fakat hiçbir kilise papazını başımda istemiyorum" der. Bugün yaşasaydı kimbilir Sefiller'in devamını nasıl yazardı? * İnsanlar yalnız... Ve mutsuz... İhtiyaç listeleri kabarık olan büyük bir kesimin yanı sıra karın tokluğuna çalışanların sayısı da her geçen gün artıyor... Chatelet bölgesinde ünlü Fransız mağazası Kookai'nin önünde toplanan kalabalık kürkten yapılan ürünleri protesto ediyordu. Ellerindeki dövizlerde kürkleri için derileri canlı canlı soyulan hayvanların fotoğrafları yer alıyordu... Küresel sermayenin acımasız yüzüyle insan karşı karşıya kalınca yürek sızlıyor.. Hugo'nun Dilenci şiirindeki mısralar akla geliyor; - Sen, her gün köşe başlarında Yırtık urbanla kirli ellerinle Avuç açan, sefil insan. İnan yok farkımız birbirimizden. Sen belki tüm yaşamınca dilenecek; Beklediğin beş kuruşu biri vermezse, Ötekinden isteyeceksin. Ama ben, tüm yaşamım boyunca Tek bir kez dilendim, Öylesine boş öylesine açık kaldı ki elim, Yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim. Kazanmak stratejisi üzerine bir dünya kuran batının en büyük kâbusu, kendi acımasızlığının doğurabileceği sefalet... Sefilleri kalabalık olan ülkeler sonunda paylaşmanın erdemini anlayacak ama pahalı bir deneyim elde etmiş olacak... Arap baharı ile avunan batı kendi kapısını çalacak kara kıştan habersiz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.