Adalet üzerine -II-

A -
A +

Yayınladığımız haberlerden dolayı defalarca mahkeme kapılarına gidiyoruz... Hukukun üstünlüğünü savunmamıza rağmen aynı hassasiyeti adalet dağıtanlardan göremiyoruz... Savunduğumuz adalet kurumlarının kapılarında haklı olmamıza rağmen, haksız yere mahkum edilip gönderilmeyi, ardımızdan da hüküm verilmesini bir türlü sindiremiyoruz... Acaba kime derdimi anlattım? diyoruz... Suçsuz olduğumuza ikna olunmadıysa, olayı anlamak için daha çok araştırma neden yapılmıyor ve bilirkişi tayin edilmiyor? * Oysa bu ülkede dışarıda dolaşan nice suçlunun vesikalık resimleri de gözlerimizin önünde geçip gidince dayanamayıp, biz suçlu isek onların idam darağacında olması gerekmez mi? sorusunu sormadan edemiyoruz. Yaşantılarını şizofrenleştirmiş kişilerin ciddiyetten uzak şikayetleri ile oyalanan mahkemeler ne acı ki bunları ciddiye alıyor... Öldürülen, vurulan, dövülen, kafaları kırılan, hakaretlere uğrayan, sövülen, yaralanan ve suçsuz yere cezaevlerinde yatan nice gazetecinin hakları ise mahkemelerin tozlu arşivlerinde duruyor... Sonra da zaman aşımına uğruyor... Suç aşınmayacağına göre, ne hikmetse zaman aşınıyor... Cinayet işleyen ve adalete teslim olmadan elli yıl kaçabilmeyi başaran, sonunda zaman aşımından beraat veya takipsizliğe uğruyor ve dava düşebiliyor... Adalete teslim olan ise elli yıl içeride yatabiliyor... Adalet Bakanı Sadullah Ergin dahi kanayan yaraya parmak basarak diyor ki; "Maalesef cezaevlerinde vatandaşların yüzde 60'ı yargılanmayı bekliyor. Geciken adalet, adalet değildir..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.