Hakim ve savcı dostlarla bir araya geldiğimizde, ülkede yaşanan somut olayları anlatıyor ve kararlardaki vicdani rahatsızlığı gündeme getiriyoruz... Çok defa kendileri de toplumun vicdanını rahatsız eden çok kararlar alındığını ve yanlışların ise adalete olan güveni zedelediğini belirtiyor, hataları kabulleniyorlar... Hukuk; sadece yargıç kararının üstünlüğünü ve tartışılmasızlığını kılan bir kavram değildir... Adaleti sağlamayan, tesis edemeyen hukuk çok defa içi boş bir kavramdan öteye gidemiyor... * Ülkenin saygın isimlerine dokunabiliyorsa hukuk, terör örgütünü açık bir dille destekleyenlere de dokunabilmek için değil, dokunmamak adına formül arayışları içerisine girmemeli... Bu ülkenin dürüst, namuslu ve şerefli insanlarının suçlulardan çektiği çile, acı ve zulüme artık son vermeli. Yıllar önce kamuoyunda 'Rahşan Affı' diye bilinen yasa çıktığı zaman aldığım bir mektubu hiç unutmuyorum... Vatandaş affa isyan ederek diyordu ki; "Namusumla, ayda 600 liraya çalışıyorum... İki gün aç gezsem, bu ülkenin hiçbir yerinde ücretsiz tedavi olamam, yemek yiyemem... Elektrik kullanamam, su tüketemem, otobüse binemem... Ama benden kesilen vergilerle bu ülkenin cezaevlerinde yatan yüz binlerce suçlu yiyip içiyor ve yan gelip yatıyor!" * Suçsuzlar ekmek için çalışıyor, cezaevindeki binlerce mahkum ise devlet tarafından besleniyor... Suçsuzlar ev almak için çalışıyor, suçlulara ise adalet sarayları, cezaevleri binaları yapılıyor... Suçsuzlar derdini anlatacak devlet personeli bulamazken, suçlular için binlerce adli personel işe alınıyor... Güvenliklerini sağlamak için, gardiyanlar, jandarma ve polis seferber oluyor... İşte suçsuzların hakları verilmediği müddetçe adalet sisteminin suçlular için çalıştığı sonucuna varılıyor... Tek çare, adaletin tesis edilmesindedir...