Amerika'nın en son kara parçası sayılan Key West Adası'nda dünyaca ünlü yazar Ernest Hemingway'in müze olarak kullanılan evini on yıl aradan sonra ikinci defa oğlumla gezerken, rahmetli Tarık Buğra ağabeyin, her Perşembe Kadıköy Baylan Pastanesi'nde buluştuğumuzda yaptığı sohbetlerinden birinde söylediği sözünü hatırladım... Derdi ki; İnsanlar aklını kaybettiği zaman mutlak sığınacağı bir limanı olmalı. Bu kimi için bir dost, kimi için bir kitaptır... İnsan; fırtınalara yakalanıp denizlerin ortasında kalakaldığında limanların önemini anlıyor ama yine de ait olduğu limandan uzak kalınca aklını kaybettiği zamanlardaki gafletine yenik düştüğünü de farkediyor... * İnsanoğlunun belki de en büyük kâbusudur; unutmak... Hafızasını yitirme korkusu... Yalnız kalma kâbusundan daha büyük bir işkencedir. Bu yüzden insanoğlu unutmamak, ya da bir gün unutma ihtimaline karşılık, hatırlayabilmek için 'akıl defteri' tutar... Bir çok yazar günlük hayatındaki sevinçlerinden, gözlemlerinden, yarım kalan sevdalarında yitip de giden acılarından, hatıralarından, ezilişlerinden, hasretlerinden, söyleyip de söylemek istemediklerinden yola çıkarak şiir ve romanlarını eserleştirmişlerdir... Kimilerine göre; söylenen ve yazılanların tümünü 'söyleyebildiklerimiz' yani 'itiraf ettiklerimiz' olarak değerlendirir... * Hemingway'de çocukluğundan beri yanında taşıdığı ve yaşadıklarını iki de bir küçük defterlerine küçük elleriyle yazarmış... Bu defterin adına ise Akıl Defteri demiş... Kafasına dayadığı tüfeğiyle intiharı seçen Hemingway gibi güçlü bir kalemin ve karakterin okuduğum eserlerinin ana fikirlerini, kahramanlarını yeniden düşününce akıl defterine sahip olmanın yeterli olmadığını asıl akıl hocasının zaruretini farkettim... Çanlar Kimin İçin Çalıyor, Klimenjero'nun Karları, Silahlara Veda, Irmağın Ötesi, İhtiyar Adam ve Deniz, Güneş de Doğar adlı eserlerin yazarı olan Nobel Ödüllü Hemingway tüm eserlerinde, sevgi üzerine kurulacak ülkelerin gücünden doğabilecek bir düzenin dünya milletlerini ancak mutluluğa götürebileceğini ana fikir olarak vurgular. Savaşan biri olmasına rağmen kendi millet ve devletini 'katletti' iftirasını atmadan, sadece yaşadıklarını anlatarak 1954 yılında nobel ödülü alınabileceğini dünyaya anlatan Hemingway'in bu duruşuna, bizim topraklarda kara kalemlerini oynatarak kara kitaplar yazanların neden sahip olamadıklarını ve hakikati neden göremediklerini bir sual olarak akıl defterime not düştüm... H Şeytanların cirit attığı topraklar üzerinde ilahi bir doğrunun dahi kırk yalana bölüştürüldüğüne şahit oldukça artık neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlayabilmek için akıl dostuna, rehberine ve akla yol gösterici klavuza, karanlıkları aydınlatacak ışığa kaçınılmaz bir mecburiyetin olduğu bir gerçektir... Bu gerçeğe teslim olmaktan başka çare yok. Başka kapı da yok... Hemingway'in iki katlı evinin üst katındaki yeşil tabanlı tahta verandanın sakin bir köşesinde oturup düşünürken Çanlar Kimin İçin Çalıyor romanındaki bir sözü aklıma düştü; Savaş yıkımın ta kendisidir... İki taraf da zararlıdır ve her insan öldürmekten mutlak pişmanlık duyar. Aşk ise zaman ve mekan tanımaksızın bir savaşın ortasında dahi yeşerebilir... Oysa uzaklarda kalan ağabeyin günde kırk defa; işin sırrı sevgide, dediğini ve devamında Yüce Peygamberimizin; birbirinizi sevmedikçe Allaha iman etmiş olamazsınız sözünü naklederek bizlere yol haritasını çoktan çizdiğini hatırladım... * Çanların kimin için çaldığını dahi bugün sorgulayamayan, silahlara vedaya davet dahi edemeyen yazarın üç kuruşa teslimiyeti ve rehaveti karşısında asıl dünyanın çanlarının çalındığının acaba kaç kişi farkında? Dünyaya ahlak pompalayan devletler Hemingway'in şu sözünü hiç okumamış mıydı: Bir şeyi yaptıktan sonra kendini iyi hissediyorsan o ahlakidir; eğer kendini kötü hissediyorsan o gayri ahlakidir. Kendini herkes iyi mi hissediyor? Kişiler dahi akıl defterlerine yaşadıklarını tüm çıplaklığıyla yazarken, yaşattığı vahşet, nefret, kin, aldatmalarını, yalanlarını, ihanetlerini anlatacak cesarete sahip iken, merak ediyorum bütün dramı başka ülkelerin milletlerine yaşatan devletlerin akıl defterini tutan katipler o sarı sayfalara neler yazıyor? Ve 'tarih' diye arşive gönderirken içleri ne kadar rahat ediyor! Kişiler ve devletlerin gelecek nesillere bırakabileceği en büyük miraslardan biri de akıl defteridir... Tabii anlayan için...