Gün gelir; teröristler kent meydanlarında cirit atıp masum insanlara bomba ve kurşun yağdırırken, topyekun ayaklanan millet; -Nerde bu devlet? sorusuna, şehit cenazelerinin törenlerinde devleti temsil eden yetkililer bağıra-çağıra kükreyerek cevap verir; -Eşkıyanın başı görüldüğü yerde ezilecektir! Alkışlar ve alkışlar... Gün gelir; yakalanır ve ezileceğini beklediğiniz eşkıya başına 'memlekete hoş geldin' denilir... Gün gelir; İmralı'da duruşmalar yapılır ve kalemler kırılır... Alkışlar ve alkışlar... Gün gelir; Avrupa İnsan Hakları ve lobileri idam cezası için ayaklanır. TBMM'de idam yasası kaldırılır. Alkışlar ve alkışlar... * Gün gelir; güvenlik kuvvetlerince öldürülen teröristlerin cenazesine aileleri dahi sahip çıkmaz, eşkıya başının kız kardeşi bile 'benim öyle bir abim yok' diye beyanat verir. Alkışlar ve alkışlar... Gün gelir; teröristlerin cenazesi belediyelere ait resmi araçla mezarlıklara götürülür ve törenle gömülür, kız kardeşi Ankara'da kendini zincire bağlar ve hak aramaya başlar, polisler müdahale edince de; -Devletin ne işi var burada? sorusuyla biriken kin kusularak isyan edilir. Alkışlar ve alkışlar... * Gün gelir; bir taraf 'temiz eller' operasyonu diye methiyeler dizer. Gün gelir; bir taraf; kelepçelenenlerin haksızlığa uğradığını belirterek hukuksuzluğa isyan eder... Alkışlar ve alkışlar... * Biz, bizden bir şey anlamadık... Acaba, bizden bir şey anlayan var mı? 'Altı nokta körler derneği'ne çevrilen bu ülkede hangi hukuk, hangi gün, hangi doğru, hangi terörist, hangi devlet diyebilmek için tarife izah gerek... İkiyüzlü adamların alkış makinesine dönen ellerinin kırılacağı günü bekleyen tek yüzlü adamlar ise sabırla bekliyor... Neylersiniz ki; alkışlayan kazanıyor...