Amerika'da Robert Fulton'un Clament adındaki ilk buharlı gemisi, Hudson Nehri'nde ilk seferine hazırlanıyormuş... Nehrin kıyısında binlerce insan merakla bekliyormuş. Yaşlı bir çiftçi kalabalığa; gemiyi yürütmeyi asla başaramayacaklar, demiş. Gemi hareket edince ve hızlandıkça yaşlı çiftçi bu defa da; bu gemiyi asla durduramayacaklar! diye öfkelenmiş... 'Bazı Fırsatlar Kapıyı Sessiz Çalar' adlı kitabında Av. İrfan Hattatoğlu dostum 'ilk buharlı geminin' hikâyesindeki gizli ironiyi nakledince, anladım ki; muhalif olmak bir düşünce tarzı değil, bir huy... 'Bir şeye muhalefet edilecekse mutlak edilir' kuralından yola çıkarak siyaset yapanları en iyi anlatan bir hikâye olduğunu düşündüm... * ABD'de ve batı ülkelerindeki muhalefetin varlığından seçim öncesinde haberdar oluruz ama seçimden sonra hiçbirini duymayız... Bizde ise seçimlerin ardından meclisin ilk oturumundan itibaren muhalefetin sesi yükselmeye başlar... TBMM'nin ilk oturumlarında yapılan kavgalar zihinlerde duruyor... Muhalefetin 'daima muhalefet' yapması gerekir kuralı bu ülkenin siyasetine ne zamandan beri girdi bilemiyorum ama böyle bir ülke aranılsa birinci sıraya kesinlikle Türkiye'nin oturabileceğini söyleyebiliriz. Aldatarak, öfkelenerek, sevimsizleşerek, tembelleşerek ve daima yanlışları dile getirerek ve de anlamsızca muhalefet yaparak kimseye bir şey kazandıramayacağımızı artık bilmeliyiz... Çözümlerin bir parçası olabilmenin yolları var iken...