Al, sat işini çok seviyoruz... Üret, sat işini seven yok gibi... Üretmek için fabrika kurmak, işçi çalıştırmak gerekiyor... Vergi ödemek var... Ama ithal et getir al paranı... Üniversite bitiren gençler ise çalışabileceği bir fabrika ve bir işletme arıyor... Bankalar ve modern tefeciler ise piyasaları sarmış... Ne hikmetse herkes zarar ediyor, sadece bankalar ve tefeciler kâr ediyor... Kredilerini ödeyemeyen orta ölçekli iş adamları ve vatandaş hacizleri görünce dayanamayıp intihar ediyor... Bu çelişkiye bir son verilmeli... * Üreterek ve kişisel mal varlığını dahi şirketlerinin sermayesine dahil eden sanayici Dr. Nevzat Demir gibi 'deli yürek' adamlar ise bu ülke için çırpınmaya devam ediyor... Dr. Nevzat Demir diyor ki: "Deliliğin çağımıza kadar birçok tarifi yapılmıştır. Günümüzde yeni bir tarife ihtiyaç duyduğuna inananlardanım. Ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde parasını spekülatif amaçlarla; borsaya, gayrimenkule, bankaya yatırıp rahatına bakmak varken her türlü ekonomik riski almak suretiyle ülkesine döviz kazandırmaya çalışan bir grup çılgın insan çağımızın delileri olarak nitelendirilmeyi hak etmektedirler..." * İçinde yer aldıkları ortamın ateşten bir deniz olduğunu ifade eden Dr. Nevzat Demir: "Bizim ise bu ateşten denizleri geçmek için sadece mumdan kayıklarımız var." * Kimse üretme derdinde değil... Hemen herkes ithalatçı... Sonra da 'işsizlik var' diye feryat ediliyor... Üniversite mezunları; bu ülkede olmayan fabrikalarda, işletmelerde iş bulamayacağına göre nereye gidecek? İthal edilen malları üreten Çin'deki fabrikalara mı? İthal ederek para kazanmayı tercih eden ithalatçılar, bugün para kazanabilir ama bir ülkenin hem geleceğine hem de nesillerine yazık oluyor... Ateşten bir denize düşmemek ve yanmamak için Nevzat Demir'in feryadına kulak verilmeli...