Geçtiğimiz günlerde BJK Başkanı Yıldırım Demirören dostumun daveti üzerine Çırağan Sarayı'nda biraraya geldik... Spor basınından Şansal Büyüka, Serhat Ulueren, İlker Yasin, Orhan Ertanhan ve gazeteci dostlarımızdan Ekrem Dumanlı, Sedat Ergin ve Erdoğan Aktaş gibi isimlerin katıldığı toplantıda Beşiktaş konuşuldu... Beşiktaş'ın son dönemlerde ligdeki başarısından dolayı Başkan Demirören kurşunların hedefi olmaktan kurtulup, laf anlamayan, dinlemeyen ve sadece sonuçtan yola çıkarak değerlendirme yapma huyunu terketmeyen spor basınına derdini, hayallerini ve projelerini anlatma fırsatını yakaladığı için seviniyordum... * Başkan Demirören'in ne kadar idealist biri olduğunu, ne kadar emek verdiğini yakından bildiğimden, gayretinin de ziyan edildiğine şahit oldukça da üzülüyordum. Artık üzülmüyorum... Beşiktaş başarılara imza attıkça, eleştiri yağmurundan kurtulup daha çok projelerle vakit geçireceğine inandığım Başkan Demirören kulübü daha iyi yerlere taşıyacak olmasından dolayı üzülmüyor ve artık seviniyorum... Taraftarı çok olan büyük takımlara yönetici olmak, ateşten gömlek giymek gibidir... Nedense hep ateşi üfleyenler dinlenir, ateşten gömleği giyenler ise dinlenmez... Çünkü futbolda dün yoktur kuralı vardı. * Yemeğin sonunda Başkan Demirören; "Herkes Beşiktaş'a sahipleniyor... Sadece yönetim kısmına sahiplenmekle iş olmuyor... Bu kadar taraftarımıza rağmen forma satışlarımız diğer kulüplerin çok gerisinde... Oysa her taraftar yılda 10 dolarlık malzeme alsa, yılda 150 milyon dolar eder... Beşiktaş kulübü de bu parayla daha iyi projeler üretir ve daha güçlü takımlar kurar... Beşiktaş'a sahiplenmek de böyle olur..." Başkan haklıydı... Devlet kurumlarının yönetimlerine sahiplenmekle de vatan kurtulmuyor... Vatan, herkes üzerine düşen görevi layıkıyla yaptığı zaman kurtuluyor... Artık futbolda dün de olmalı... Vefa kelimesine İstanbul'da bir semt adı olmanın ötesinde başka anlamlar da yüklenmeli... Yoksa öyle bir gün gelir ki, ateşten gömlek giyecek kimse bulunamaz...