İnsanlar, insanların başlarına gelen felaketlerden, acılardan, yanlışlardan beslenerek yaşıyor... Sosyal medya dedikodu kazanına dönüşmüş... Milyonlarca kazan kaynatılıyor ve köpürtüldükçe köpürtülüyor... Kırk bin kişi de işini gücünü bırakmış yorum yazıyor... Eski zamanlarda birileri yazar, binlercesi de okurdu... İnsan, kendinden başka kimseyi artık dinlemiyor... Kendi haliyle yüzleşmeyi bırakmış... Kendi hayat tarihini açıp okumayı da terk etmiş... Başkalarının felaketlerinden ders çıkartma alışkanlıklarını da unutmuş... Kimse aynalara bakmıyor artık... Maskeli ihtiraslarının esiri olanlar yeni bir yol geliştirmiş; başkalarının uğradığı felaketleri başkalarına yaymak ve dedikoduyla beslenmek... Anlatarak keyif almak... Kendini suçsuzlaştırıp, başkalarını suçlu ilan etmek... Düşene gülmenin kaç asırlık bir hikâyesi var bilinmiyor ama düşene gülmek ve bir de tekme vurmak yaşadığımız çağın yeni ve bilinmeyen bir adı... Zaaflarıyla, huylarıyla kendilerini idare edenler her geçen gün kalabalıklaşıyor... Dönüp de insanlık tarihine bakıldığında görülüyor ki; gitmişiz ama az gitmişiz, uz gidememişiz! * Belgesel kanalında kuşlara dair günlük hayattan kesitler aktarılıyor... Cennet Kuşları diye bilinen ama öteki adıyla yer altı diyarının kartalı da denilen mavi başlı kuşların günlük hayatı anlatılıyor... En iyi bahçeyi ve yuvayı hazırlayabilmek için olağanüstü bir mühendislik yeteneğine sahip olan mavi başlı cennet kuşu, çalılardan muhteşem bir ev ve bahçe yapıyor... Ama rakiplere tahammül ormanda da yok... Rakiplerini saf dışı bırakabilmek için gece yarısı gizlice gidip diğer kuşların yaptıklarını bozuyor... İnce ve uzun saplı çalıları meyvelerin renkleriyle de evi boyuyor... Buraya kadar her şey güzel ama dişi kuş çok defa en güzel bahçeyi ve evi yapanı tercih etmiyor... Yokluğu tercih ediyor... Kuşların ve insanların da gündelik hayatına da baktıktan sonra bir kez daha anlıyoruz ki; Az gitmişiz, uz gidememişiz! * Fazla derinlere dalmaya gerek yok... Derinliğe giren, tek başına geriye yolu bulamazmış! En cesurları dahi delicesine, büyük bir dehşet ve telaş alıyormuş... İfadesiz yüzlerin, kimliksiz, şifreli ve rumuzlu kişilerin at koşturduğu, tribünleştirdiği, fanatikleştirdiği sanal âlem her geçen gün insanlığı büyük bir dehşete düşürüyor... Gıybet çukurlarından farksızlaşan internet ortamındaki faili meçhul yazarların, yorumcuların ve cesurlaştırılmış kalemlerin yaptıklarına şahit oldukça insanın bir dağ başına çıkası geliyor... Mavi başlı kuşlardan bir farklarının olmadığı anlaşılıyor... Cennete giden yol aranıyorsa o yol, bu yol değil... Faili meçhul bir tetikçi olmak hiç değil... Felaket tellallığı yapmak da değil... Az gitmişiz, uz gidememişiz... Mesele uz gidebilmekte ve uçabilmekte...