Günümüz dünyasında herkesin değişik beklentileri var... Günler beklemekle geçiyor... İnsanlar ömürlerinin yarısından fazlasını bu beklentilerin gereklerini yerine getirmeye ve gerçekleştirmeye harcıyor! Sonuçta ya kazanıyor ya da kaybediyor... Garip olan herkesin bir şey beklediği... Yeni yıl yaklaşıyor... İnsanımız yine sokaklarda milli piyango bileti telaşı içerisinde... 20 trilyonun kendine çıkacağını günlerce hayal ediyor... Ben ise her defasında geçen yıl büyük ikramiye kazanan talihliyi düşünürüm. Paraları ne yaptığını, hayrını görüp görmediğini merak ederim. Hayat bu işte... Birileri zengin olmayı, Birileri evlenmeyi, Birileri ev almayı bekliyor... Sonuçta herkesin beklediği bir şey var... *** İstanbul'un caddelerini ve sokaklarını bir günümü ayırarak gezip gördüğümde garip duygular hissettim. Gördüm ki, herkes bir şeyler bekliyor. Kimi durakta belediye otobüsü... Kimi iskelede yanaşmaya çalışan vapuru... Kimi balık kuyruğunda balık alabilmeyi... Kimi fırın önünde uzayıp giden kuyrukta pide almayı bekliyor... *** Birileri emekli olmayı, Birileri işe girmeyi, Birileri terfi etmeyi, Birileri ikramiye almayı, Birileri mezun olmayı, Birileri üniversite sınavlarını kazanmayı bekliyor... *** Kimi mesai bitimini... Kimi yemeği... Kimi hastane yataklarında iyileşmeyi... Kimi doğurmayı... Kimi ölmeyi bekliyor... Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in; "Ne hasta bekler sabahı Ne taze ölüyü mezar Ne de şeytan bir günahı Seni beklediğim kadar" dörtlüğündeki gibi anlamlı bekleyişler yok artık... *** Dünyada geçerli olan beklentiler için beklemeler de bir gün sona erecek... Kimi seçilmeyi, Kimi seçmeyi bekler dururken ölüm bir gün tek tek bizleri seçecek ve tüm bekleyişler bitecek... Birileri bir şey beklerken... Ne beklediğiniz her şeyi anlamlı kılacak...