Bizden önceki nesiller, varlığın başka bir varlığın bünyesinde erimesini 'aşk' diye tarif eder. Ya günümüz aşkları? 'Varlığın başka bir varlığın bünyesinde' değil erimek, kendinden başka hiçbir varlığa tahammülü dahi yoktur. Alabildiğince de hür olmayı arzu eder. Bu arzu, kendi varlığı dışında başka bir varlığa bağlı kalışa isyanın başka adıdır; hürriyet. Bu tablo günümüzde yaşanan aşkların zor tarifidir. Aşklar içinde bin bilmece taşır. Beklemeye tahammülü olmayan aşklarda, terkediş ve dönüşler sık yaşanır. Git-gel arasındaki boşluklara 'ayrılık' geri dönüşlere de 'kavuşma' denir. Oysa boşluklarda yeni aşklar aranır. Yeni aşklar hayal kırıklığı ile sonuçlanırsa, geri dönüş çabaları başlar. Kabul edilen dönüşlerde mutlak merhamet ağır basar... Lakin eski kitaplar 'aşkta merhamet yoktur' der. Eski kitaplar; alışkanlıkların aşkların en zaafiyet noktası olduğunu iddia eder... Günümüz aşkları gibi? Aldatılışların hikayeleri yıllar sonra gün yüzüne çıktığında, 'Aşkların bir yanı neden sürekli karanlıktır?' diye sorulur ama, vakit artık çok geçtir. İhanetler bu ülkede griye çalar. Gri vakitlerde kurulur pusu. Aşklarda yüzlerin ifadesi gridir. Uzaklarda bir yerde kimlerin koynunda sabahlandığı tahminidir. İhanetlere gerekçe çok bulunur, lakin bir dirhem gerçeği de yoktur. Günümüzde aşklar, 'zor geçitlerde' ve 'zor tetiklerde'dir... Aşklar bir gece yarısında vurulur usulca. Gri alanlarda başlar ve biter... Gizlidir... Vakitsizdir. 'Ben ve Gri' arasında sıkışan aşkların muhasebe savaşı 'bağlılık' çatışması ile başlar, 'hürriyet' ile noktalanır... Gri aşkların hikayesi de biter işte...