Beyaz perde...

A -
A +

Kötü adamlar toplumun önünde 'kahraman' gibi gidiyor... Sinema, gazete ve televizyonlar ise kötü adamların en büyük reklamcısı... Örneğin sinemalar... Amerikan sineması... Filmlerin kahramanları; ya hırsız, ya tetikçi, ya ajan, ya kumarcı, ya da katil karakterlerinden oluşuyor... Kötü adamların başlarına konan talih kuşu ve lüks hayatları veya güçlü olduklarına dair hikâyeler filme çekilip beyaz perdeye aktarılıyor... Filmin sonunda genellikle kötü adamlar ya Meksika'ya kaçıp kurtuluyor, ya da kalabalıklar arasında kayboluyor... Yani film mutlu sonla bitiyor... Bizdeki gibi filmin sonunda polis yakalayıp, cezaevine göndermiyor... Aslında Türk sinemasında da bu gelenek yıkılıyor ve televizyon dizilerindeki senaryolarda da filmin sonunda iyiler kazanıp kötüler kaybetmiyor... * Rus sinemasında ise daha çok iyi adamların başlarına gelen kötülükler ve musallat olan kötü adamlarla mücadelesi işleniyor... Genellikle, hayatın içerisinde mücadele eden iyi adamların dramı anlatılıyor... Sistemin kokuşmuşluğu anlatılıyor... İnsani duygular genellikle ön planda tutuluyor... Ya ülkesinin geçmiş dramını işliyor ya da gelecekteki tehlikelere dikkat çekiyor... Ya da iyi adamların dramını veya olması, yaşaması gereken hayata dair ipuçları veriyor... * Türk sineması ise ne ülkesinin dramını, ne hayallerini işliyor, ne de iyi adamların dramını ve uğradığı zulümleri sergiliyor... Öz eleştiri adı altında ya toplumun gelenekleriyle, ya da dinî inançlarıyla veya milliyetçiliği ile hesaplaşma yoluna gidiyor... Çok defa gelenekleri altüst eden, toplumu bulunduğu yerden başka bir toplumun geleneklerine sürüklemeyi tercih ediyor... 'Geniş aile' olabilmeyi öğretiyor... Ufuk yerine, başka duyguları geliştiriyor... Pornografik filmlerle sinemayı sanatlaştırmayı, oyuncuları da sanatçılaştırmayı hedefliyor... Yıllarca bu senaryolar da tutmadı değil... Düne dair porno oyuncuları bugünün starları... * Dünya, kötü adamların hayatlarını seyrediyor... Namusuyla, şerefiyle mücadele edenlerin hayatlarına dair tek bir kare bile yok... Dünya starları kötü adamları oynuyor... Marlon Brando 'Baba' filmiyle... Al Pacina 'Baba' ve 'Sicilyalı' filmleriyle... Sharon Stone ise 'Temel İçgüdü' ile meşhur olmadılar mı? Anlamadığım şey ise, bu karakterler dünyanın her yerinde cezaevleri ve arka sokaklarında dolu... Peki, gerçek hayatta bu karakterler neden sevilmiyor? Ya da seviliyor da biz mi farkında değiliz! Dünya insanlığı büyük bir tezatın içinde boğuşuyor... Kıyamet alametlerinden biri de, kötülere kötü diyememektir... Sinema, beyaz bir perde mi, yoksa kara mı? Bu da kimin seyrettiğine bağlı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.