Maliye Bakanlığı'ndaki üst düzey bir bürokrat dost internete düşen bir görüntüyü tarafıma gönderdiğinde dehşete düştüm... Ağlamamak elde değildi... Ve kızmamak... Halk tabiriyle 'gâvur' yapmış olsaydı, İslam âlemi mangalda kül bırakmazdı ama burnumuzun dibinde İslam ülkesi olduğunu söyleyen Suriye lideri Esad yaptırınca kimsenin sesi âdeta çıkmıyor! Kimse meydanlara çıkmıyor... Ve kimse yürümüyor! Zulüm vardı, sınırlarımızın birkaç adım ötesinde! Ne vardı görüntüde? Suriyeli askerler zulme direnen bir vatandaşı kafasına kadar toprağa gömmüş ve 'Esad'dan başka ilah yoktur!' demeye zorluyor... Silahların gölgesinde, kafasına kadar kazılmış mezara gömülen o yiğit adam defalarca kelime-i şehadet getirmeye devam ediyordu... Askerler, istedikleri sözü söyletemeyeceklerini anlayınca vatandaşı diri diri gömüyor... * Aynı gün TBMM'de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye ile ilgili konuşuyor ve oradaki zulmü milletvekillerine anlatmaya çalışıyordu... Muhalefet ise her zamanki gibi muhalifti... Dinlemeye bile tahammülü yoktu... Acaba o görüntüyü izleyebilmişler miydi? Türkiye'nin sürece müdahil olmasını eleştiren milletvekilleri o görüntüyü izledikten sonra eğer hâlâ muhalefet etmeye devam ediyorlarsa gerçekten söylenecek söz kalmamış demekti... Yani; sözün bittiği yerin adresi; TBMM olmamalıydı... Sınırlarımızın birkaç adım ötesinde bu zulme herkesin karşı çıkması gerekiyordu... * Taksim Meydanı'nı yol geçen hanına çevirenler, 'Hepimiz Ermeniyiz!' diye pankartlar açarak yürüyenler, bu videoyu seyredip bir günde bir saatliğine o meydana 'Hepimiz Müslümanız ve Suriyeliz!' diye çıkıp protesto etseler ya! Anlıyoruz ki; gerçekten sözün bittiği yerde yaşıyoruz artık... Aynı akşam ise Siyaset Meydanı'nda Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli ise Esad ve yönetimini savunmaya devam ediyordu... Ve diyordu ki; -Orada bir devlet var, kim kendisine karşı geliyorsa öldürüyor... Bin yıl önce, Ebu Cehil, Cengiz Han, Hülagu Han zulümleri anlatılıyor ama bir gün önceki zulüm görülmüyor... Molla Gürani demiş ki; -Önünü görmeyenlerin öteleri görme hakkı yoktur! Bizim ise aklımız fikrimiz ya bin yıl evvelinde ya da bin yıl sonrası gelecek olan ötelerde kalmış! Oysa bize şahit olduğumuz ama sustuğumuz dün işlenen zulüm sorulacak... Bin yıl evvelinde işlenen veya bin yıl sonra gelecek olan ötelerde işlenecek zulüm sorulmayacak!