Pazartesi akşamı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın davetlisi olarak iftarda buluştuk, ardından ikimiz birlikte Sultanahmet'e gittik... Başkan Topbaş gece ve gündüzünü İstanbul'a ayırmış... Başkan Topbaş, iftar sonrası gazeteci arkadaşların kendilerince doğru saplantılardan ibaret sorularına verdiği cevapların ardından ne kadar da çok 'yanlış saplantılar' içerisine girdiğimize kanaat getirdim... Ve İstanbul için doğru bir bakış açısı geliştiremeyişimizi farkettim... Diyorlar ki; hiç kimse İstanbul'a çivi çakmasın, trafik sıkışmasın, elektrik, su, doğalgaz zamlanmasın, konut, gökdelen yapılmasın! Başkan Topbaş, sinirlenmeden sadece gülümseyerek; - Bu mümkün mü? diye soruyordu... * Farklı ülkeler ve sektörlerden gelen insanları buluşturan kentlere artık 'dünya kenti' deniliyor... Tabii 'ayıran' ve 'uzaklaştıran' kentlerin içler acısı hallerini gösteren tablo da ortada... Kabil, Bağdat, Hartum, Tiflis, Şam, Beyrut, Tahran gibi kentlerin durumunu bilmeyen var mı? Başkan Topbaş diyordu ki; "İstanbul artık bir dünya kentidir... Finans, ticaret, sanayi, eğitim, sağlık, turizm ve kongre merkezi haline gelmiş bu devasa nüfusa sahip olan bu şehirde, sizin sıraladıklarınızı yapmak mümkün mü?" * Dünyayı ve medeniyetleri buluşturan bir kent olmakla övünüyorsa İstanbul, beraberinde de yüzlerce sıkıntı ile karşılaşması normaldir... Mesele; dünya kenti İstanbul'u yönetebilmek ve dertlerini göğüsleyebilmekte...