Gazetecilikte, bir fotoğraf bin kelime anlatmalı derler... 1993 yılıydı. Dünya basınında bir fotoğraf yayınlandı. Dünyaya değil bin kelime, milyonlarca kelime anlattı. Neydi bu fotoğraf? Sudan'ın çöllerinde küçük bir siyah çocuk açlıktan ölmek üzereydi. Arkasında ise bir akbaba ölüm nöbeti tutuyordu. Siyah çocuk ölmemek için "talih kuşu"nu beklerken, "talihsizliğin kuşu" bir heykel gibi başucunda bekliyordu. Bir gazeteci fotoğraf makinesine ellerini götürdü ve deklanşöre bastı. Ve bu anı "ölümsüzleştirdi" bir kare fotoğrafla. Fotoğraf dünya basınının birinci sayfasında yayınlandı. Fotoğrafın altına editörler söz birliği etmişçesine; -Sudan'da Açlık Avı, diye yazdılar. Fotoğrafı Amerika'da yaşayan Sudan asıllı gazeteci Kevin Carter çekti. Kendi ülkesinde bir kare ile dondurduğu hayatın acımasız bir karesi ile dünyaya Sudan'daki açlığı anlattı. Aynı yıl Pulitzer ödülü aldı. Kevin'ın o yıl bir kız çocuğu dünyaya geldi. Kevin, kendi çocuğuna baktıkça siyah renkli çocuğu hatırladı. Akbaba bile çocuğun adeta ölümünü beklerken neden kendisi çocuğu akbabadan kurtarmadı da fotoğrafını çekti? Bu sorunun cevabını veremiyordu. Üç ay düşündü ve sonunda intihar etti. Bir fotoğraf bazen yüz bin kelimeye ve milyonlarca çığlığa bedeldi. Kevin Carter gazeteci olarak başardı ama önce insan sonra gazeteci olduğunu unuttu. Bedelini de hayatı ile ödedi. Ölüm nedenini tam olarak hiç kimse bilemedi ama bilinen milyonlarca çocuğun hâlâ aç ve "biçıplak" olduğu. Ve ne acı ki hâlâ milyonlarca çocuk, anne ve baba, savaşın soğuk yüzü ile karşı karşıya... Ne diyelim, belki bir gün herkes önce insan sonra gazeteci olduğunu hatırlar!