Bir hayatın muhasebesi

A -
A +

Güneş batmak üzereydi, Kilyos sahilinde... Azgın dalgalar kayalara bir balyoz gibi vuruyordu... O'nun "çok değil elli yıl sonra kimse bu hayatta olmayacak, bu yüzden bugünlerin ve birbirinizin kıymetini bilin" sözü 'beyninde bir gülle' gibi patlıyor ve kaçınılmaz bu gerçeği düşündükçe yüreği kanıyordu... "Elleri boş gitmenin" ıstırabından, nefesi kesilecek gibi oluyordu... O, ateşi görüyordu... Ama kendi göremiyordu... O, kimlerin yanacağını biliyordu... Ama kendi bilemiyordu... Lakin O, hep susuyordu... Ama kendi konuşuyordu... * O'nun kulağına "kimin, kimle geceyi geçirdiğini" sanki güneş fısıldayıveriyordu... O, ötelerin ötesini görüyordu... Kendisi ise önünü bile göremiyordu... O, ötelerin ötesinde kimlerin dost, kimlerin düşman olduğunu biliyordu... Kendisi ise ne dostunu, ne de düşmanını bilemiyordu... Ve geceler boyunca şairin; -Öyle yalnız kalacağız ki, itler bile gülecek kimsesizliğimize, mısrasında kelimelere döktüğü isyana katılıyordu... O, ise daima susmayı tercih ediyordu... * O, 'sen varsan, ben varım...' diyenlerin sadakat yalanlarını yine de dinlemeye devam ediyordu... Duvarlar bile bu sabrın karşısında çatırdıyordu... Ay ışığı gökyüzünü âdeta yakıyor gibiydi... Ve yıldızlar bir bir kayıp gidiyordu... "Çok değil, elli yıl sonra kimse kalmayacak!" sözündeki amansız gerçeği hatırladıkça, ürperiyor, kendine kızıyor ve tövbe ediyordu... * Güneş doğmak üzereydi Kilyos sahilinde... Evine dönüyordu... 'Aklını cebine koyan' Gazali gibi başını yastığa koydu, derin bir uykunun kollarına kendini bırakıyordu... Kimbilir belki de bir daha kalkmamak üzere... Sabah kalktığında, 'geçen bir hayatın muhasebesini' yapıverecekti!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.