'Bir şey' olabilmek

A -
A +

Adam; yıllar önce kasabadan, köyden 'bir ceket', 'tahta bir valiz' ile kopup da gelen; saçlarını döken, ağartan ve 'adam' lığını unutan kalabalıkların 'kuru telaş' larını seyrediyordu... 'Bir şeyler olabilmek' uğrunaydı... Bu telaşın adını ne hikmetse herkes işine geldiği gibi koymaktaydı... Adam; kalabalıkların koşuşturmalarını, yasak bir ülkenin sınır boyundaki ara bölgede bekleyen ve kimliksiz kalan 'vatansız' ların anlamsız bir merhamate teslim oluşuna benzetiyordu... Ve 'boşlukta sallanan adam' lardan farkları yoktu. 'Bir şey olabilmeye' doğru dört nala at koşturmuş 'yağız atlı süvari' ler gibi meçhul bir uçurumun eşiğinde durmuş olanlar geç de olsa anlamışlardı ki, ölüm de peşleri sıra gelmişti... * 'Bir dünyanın eşiğinde' nefes bitmişti. Karanlıkta kurulan yel değirmenlerine geceler boyunca sular taşındı, gizlice, haince... 'Bir şeyler olabilme' uğrunaydı. Kimselerin bilmediği, görmediği zannedildi! Üç kuruşa, ucuz pazarların tezgahlarında 'asırlık dava' bezirganca satıldı... * 'Bir şeyler olabilmek' miş tüm ihanetlerin bahanesi... 'Bir yerlere gelebilmek' miş 'esas duruşlar' daki; itaatin sırrı... 'Bir şeyler alabilmek' miş anlamsız telaşların hikmeti... 'Bir şey olabilmek' değilmiş marifet, 'bir hiç olabilmek' asıl marifet imiş... Kırk yıl, Tapduk Emre'ye odun taşıyan Yunus gibi, kaybolup gitmekmiş...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.