Bazen insanın bir tarafı öyle ağır basar ki... Acıları hikayeleriyle... İhanetleri belgeleriyle unutmayı ister. Bir acı, bir ihanet daha bırakılınca avuçlarınıza... İşte o an, biriktirilen umutlar kaybolur. Üzülür ve küsersiniz... Bir an her şeyi bırakmayı ister, uzaklarda duran bir ağacın altında yıllarca uyuma hayalinizi yeniden hatırlar, her şeyden soğur ve zamanı avutmaya başlarsınız... Meydan, zamanı dolandıranlara kalınca... * Bazen insanın yüreği öyle kabarır ki... Yüreğiniz, dost için yıllarca yol yürünebileceğini söyler... Aklınız buna inanmak ister... "Hatasız dost arayan dostsuz kalır" sözüne itaat edercesine, yürek tüm kötülükleri bir kalemde silmek ister. Düşmanca bir duruşla daha göz göze gelince... İşte o an gözlerinizde büyüttüğünüz hayaller kaybolup gider... Ağlar ve küsersiniz... Yaralı bir aslan gibi, yorgun-argın eve döner, yorganı üstünüze çeker, gözlerinizi hiç açmamayı diler ve kendinizi ölümün kardeşi uykunun kollarına bırakmak istersiniz... Sokaklar, sahte kahramanlara kalınca... * Bazen insanın hırsları öyle tükenir ki... Duygularınız, bir köşeye çekilip kimseyi kırmamaya... Yalandan ibaret bir hayat yolculuğunu tamamlayıp gitmekten başka hiçbir şey düşünmemeye... Tüm şüpheleri bir kurşunla öldürmeye... Ve inzivaya çekilerek 'faydalı kitabı' çok okuyup düşünmenizi tavsiye eder. Hırslarına yenik düşen bezirganların üç kuruşa ucuz meydanlarda sizi satılığa çıkarttığı haberi gelince... İşte o an içinizdeki sükunet kaybolur. Feryad eder ve küsersiniz... Yağız atlı süvari gibi, derin ve kör kuyulara attığınız öfkenizi çıkartır, pazarlarda bağırmak istersiniz... Pazarlar, bezirganlara kalınca... * Bir taraf ağır basınca her şeyden vazgeçmeye, bir taraf ağrınıza basınca her şeye yeniden dört elle sarılmaya başlarsınız... Dolandırıcılara, sahte kahramanlara ve bezirganlara inat...